6 Ekim 2013 Pazar

Her şeyi bok ettim.

Sanırım gerçeklik algımı da kaybediyorum.
Bu takma adı almadan önce düşünmem gerekirdi. Belamı buluyorum.

İşe yaramazlık konusunda dünya lideri olma yolunda ilerliyorum.
Aklı başında bir insan 5 buçuk saat boyunca yatakta yuvarlanıp telefondan amele amele şeyler okur mu lan?

Cidden çok bok beyinliyim.
Gerizekalılığımı ifade bile edemiyorum.

Boş yaşıyorum, böyle giderse de boş gebericem. Endişelenemiyorum da, etrafımdaki herkesin küçümseyecek bir noktasını, haksız çıkarabileceğim bir hareketini bulabilecek kadar insan sarrafıyım. Ama bu deha bana çevrilince her şey bitiyor.

İnsanın geçmişinin, kişiliğinin, davranışlarının, duygularının boktan olduğunun bilincinde yaşaması berbat bir şey.
Yalancı hatıraların da açıkçası pek yardımı dokunmuyor.

Artık suçlayacak birini bile bulamıyorum. Hepimiz büyük aptallarız. Bu midemi bulandırıyor.

5 Eylül 2013 Perşembe

Başka bir yere yazmak için beni uğraştıracak gizli bir şeyim yok.
Sıkılıyorum.
Yeteneklerim, zekam ya da ne bileyim buna benzer şeyler hep kullanmam için verildi zannediyordum ama verilmesiyle bir alakası yokmuş. Zaten kendim kazanmışım. Hiç bir zaman hiç bir işe yaramayacaklar. Zaten şimdiye kadar bana tek getirileri zaman kaybı oldu.
Uyandığım andan itibaren bilgisayarın başına tüneyip yatana kadar kalmamam bir tek beyin hücrelerimi öldürmeye yarıyor. Başımın bu kadar acımasının başka bir nedeni olamaz zaten. Devamlı olarak yapabildiğim tek şey aptallaşmak.
Geçmişimde tam anlamıyla mutlu olabilmek için yapmam gerekenler veya orada bulunmaması gereken şeyler o kadar saçma ve komik ki eskiden mutlu olduğumu düşünüp o ayrıntıların aklıma bile gelmemesi işten bile değil.
Yaşamaktan sıkıldım.
Biraz insan olup bir şeyleri yoluna sokayım, sonra da ölüp gideyim istiyorum.
Gerçekten bıktım. Sorun sadece insanlar da değil. Aptallığıma dayanamıyorum artık. Kendi hayatım için bile bir fazlalığım.
Zamanın akıp durmasından nefret ediyorum.
Çok yaşarsam muhtemelen deliricem.

2 Eylül 2013 Pazartesi

Apollörlü Nunchaku

Geçen gün (zaman kavramım şu sıralar berbat ama 1-2 veya 3 hafta önce) bir kitap görmüştüm. Bebe kitabıydı falan ama ninja alet edevatlarını tanıtıyordu bir ek sayfasında. Artık 5 kat daha fazla ninçayım.
Ninjalığa giriş için gerekli olan şeyleri zihinsel olarak edinmem, beni gerçek bir ninja olmaya bir adım daha yaklaştırdı.  

Öncelikle artık bir Ninjato'm var. (Katana falan hep yalanmış. Hep bilgisizlikten işte bunlar.)

Sonralıkla bir Sai'm var.

Bunları alana bir adet Kusarigama hediye olarak veriliyor.

Bir de Ninça yıldızları var ki zaten Naruto hazretlerinin animusunda bu olayın içine edildi.

Kısacası sanırım katanam yokmuş. Zaten şizofren olmadığım açık seçik ortada. Onu sakar ninja nicki web üzerinde çoktan kapıldığı için almıştım zaten. Şu sıralar şizofrenlere ihanet ediyormuş gibi hissediyorum.

 2 gündür düzenli olarak tiner koklamamdan mı, son zamanlarda günün %85'ini bilgisayar başında geçirmemden mi, yoksa açlıktan burnumun yere sürtmesinden midir bilmiyorum ama çok başım ağrıyor.

Bir de şu gereksiz ve nedensiz ergenik bunalımlardan birine girdim. Ne kadar bunalımdır tartışılır ama sanırım asıl sorun bunalım da değil. Beyinciğimde ileri derecede hareket eksikliğinden dolayı bir sorun çıkmış olabilir, acayip dengesizim. Yuvarlanarak ilerliyorum. Gözümü kapattığımda olduğum yerde düzgünce ayakta duramıyorum. Ayakta bile durmayı beceremiyorsam mantıklı düşünmemi beklemeyin.

Ölürken bile bilgisayara oturma felsefesinin canlı örneğiyim. Bence müzeye konulmalı ve bilgisayar başında oturup insanlara sergilenirken para kazanmalıyım.

2 günde en fazla kaç bölüm anime indirebilinir sorusuna yeni bir dünya rekoruyla cevap verdim. Kaç tam bilmiyorum da 200'e yakın yani. Her şeyin bokunu çıkarmışım.

Tam anlamıyla bir gerizekalı olarak hayatını sürdürmek çok zor bir şey.

Mesela kendi fanartımı kendim yapmak zorundayım. Çünkü kimse benim için resim çizmez. Bir tek ben herkes için resim çizerim. (APPROVED IN REAL LIFE (Ama bu özelliğimi yavaş yavaş bırakmaya çalışıyorum yoksa enayilikte çığır açıcam.))
Uyumadan önce hikayelerime sahneler uydururken sıkılıp uyuyakalmak gibi bir sorunum var.
Genel olarak hikayelerimi düşündüğüm anda sıkıntıdan uyuyakalmak gibi bir sorunum var.
Başladığım resimler asla bitmiyor. Zaten başladığım resimleri resimden saymak dünya üzerindeki diğer emekçilere ve sanatçılara ağır okkalı bir küfür oluyor sanırım.
Sonra beyninizin kapladığı alan büyük olmasına rağmen muhtemelen kıvrımlarının bir boru kadar düz (yani kıvrım mıvrım yok bacım) olduğunun içten içe farkında olmak çok zor. Gerizekalı olmak gerçekten çok zor.
İNSANIN CANI YANIYOR. Büyük çaplı bir yer israfıyım.
Bir de sanırım en kötüsü bu ama tuvalette ayaklarım uyuşacak kadar uzun süre oturup telefonla oynuyorum.

Önemli konulara ilgimi çekemiyorum.

Son olarak çoğunu muhtemelen başka sitelerde 50 kere gözünüze soktuğum resimlerle bu yazıyı noktalamak istiyorum.


Yanlış tuvalete girmenin zararları.

Sapıkça bir takıntı edindiğim chibiler

Muhtemelen bitiremeyeceğim resim. (En son 3-4 gün önce böyle içine edip bıraktım.)

Yane-chan'ın verdiği dersten yararlanarak deneme amaçlı boyadığım Lance Ragnarok.
Yanlız öyle boyayarak resim çok çabuk bitiyormuş bende bir tatminsizlik oluştu. Ağlayarak gidermeye çalışıyorum şu an. (Sanırım bunalımımın nedeni buydu. (desem yalan olur (Aç karna dondurma yiyerek hayatta kalmaya çalışıyorum, bütün sorun bu.)))
Bu arada sanırım ağır mallık, ergenliğe aşırı derecede geç girme ve ailedeki erkeklerin kızlardan güzel olması gibi anormalitelerle Ragnarokları yılın ailesi seçiyorum. Lance zaten hikayedeki nadide 2 afetten biri olan annesine çekmiş yüz olarak. Adam güzel olmakta haklı beyler. Ayrıca düzgün burunlara aşık olma sorunumu aşmam lazım. (Ellerime de sürekli aşık olup duruyorum, aramızda anormal bir ilişki var.)

Sanırım yazıyı bir türlü bitiremiyorum.
Şu an yapmak istediğim anormallikleri ifşa etmek istiyorum.
  • Erkek olsaydım sanırım ramazanda iftar vaktinde tuvalete gidip bağıra bağıra ezan okurdum. (Apartman planında tuvaletler asansörle bitişik olduğundan, asansör boşluğu sayesinde her konuşmanızı tüm apartmana duyurabiliyorsunuz.) Sonra insanlar orucu yerdi ve sonra da ağlarlardı.
  • Açıkçası elimde ekipman olsa bile üşengeçlikten cosplay mosplay yapmazdım. Hepsi hikaye. Üzerimdeki giysileri boş yere değiştirmekten nefret ederim. Hem niye insanların göz zevkini öldüreyim lan?
  • Kitaplığımın yarısını gereksiz kitaplar oluşturduğu için o kitapları satıp hem kitaplığımı boşaltmak hem de parama para katmak istiyorum. Ama açıkçası paramla ne yapabileceğimi bile bilmiyorum. Şu an en mantıklı şey yemek almak. Çok açım.
  • Almak istediğim şeyleri aslında almak istemiyorum. Mesela yeni bir tablet, mesela bir elektro gitar.
  • Gitar demişken, gitarımdan nefret ediyorum çünkü o bir gerizekalı. Aramızda bir bağ bile oluşmadı. Ad falan da koymadım. İllaki ad koymam gerekseydi Bok koyardım herhalde, sonra da ne koyduğumu unuturdum muhtemelen.
  • "Karnımda kelebekler uçuşuyor" klasiğini yaşamak için aç kalıyorum çünkü böyle yapınca yemek aşkım depreşiyor. (Şakasına kusarak öldü.)
  • Aslında şu an yapmak istediğim anormallikleri yazıyor olmalıydım.
  • Sanırım ablam bir tokamı alıp İstanbula gitti. Çok sinirliyim. Elimde olsa ablamın yurduna ışınlanıp onunla kavga ederim. Ama neyseki yakınsa saçlarımı kestiricem.
  • Bir ara dayak yemek veya milleti dövmek istiyordum. Rüyamda birilerini dövdüm, çok rahatladım. Kimi dövdüğümü de hatırla-
  • RÜYA BOK GİBİYDİ. Bİ ADAMI OTELE YERLEŞTİRMEK İÇİN ÖRDEKLE PARA ÖDÜYORDUM VE BU RÜYANIN EN MANTIKLI KISMIYDI.

Annem bana halı serdiriyo.
ÜHÜÜHHÜÜHÜHÜHÜHÜÜHÜHÜHÜHÜHÜHÜHÜHÜHÜHÜHÜHÜHÜHÜHÜHÜHÜHÜHÜHÜH.
HULK HALI SERMEYİ SEVMİYOR.

25 Ağustos 2013 Pazar

virgül

Eğer alnın genişliği zeka seviyesiyle alakalıysa süper zekalı olmalıyım.
Ama tık yok işte, gerçekten çok yazık.

Resim çiziyorum, internet çok yavaş ve internetteki şeyler çok sıkıcı.
Renklerin gölge tonlarını bulmak ne kadar zormuş be.
Sanırım renkleri karıştırmakla aram hiç bir zaman iyi olmadığı için sonsuza kadar resimleri bok gibi boyayacağım.
Lineart zımbırtısı yavaş yavaş hoşuma gitmeye başladı.

Bir de arşivde buldum da, 07 Ghost aslında yaoi olmak isteyip olamayan bir anime bence. O anatomik bozukluk yaoilerden başka hiç bir yerde bulunmaz. Adım gibi eminim.

Her yerde yarım bırakılmış animeler görüyorum.
Her yerde boyanmamış resimler buluyorum.
Her yerde öksüz bir kitap benim onları okumamı bekliyor.

Okul açılıyor da bana ne okuldan.

Ablamın rüyasında hüptürük diye bir japon firmasından teklif alıp okulu bırakmışım. Sonra annemler çalışmama izin vermemiş. Ben de siyah giyinip anarşik bir bireye dönüşmüşüm.
Siyah giyerek anarşist olabilme yeteneği sadece ablamın rüyalarında mevcut.
Ve rüyalarda bile insanlar hala gereğinden çok boktan.

Nefret ettiğim çoğu şeyi geçmişte benim de yapmış olmam çok sinir bozucu. Benim tüm rezilliklerimi görmüş insanlarla iletişim kurmak zorunda olmaksa aşağılayıcı. Bütün kirli çamaşırlar gizlendikleri köşelerden çıkıyor.

Sanırım önceden takıntılıymışım. Tek bir kişiye falan de değil. Sanırım yavaş yavaş aşıyorum.

Hastalık kötü bir şey. Dayak yemeyi tercih ederim.

21 Ağustos 2013 Çarşamba

Yuvarlanarak Yaşamını Sündüren Canlı

Ailenin hanımlarının histerik krizlerini çekmekteyim.
Aylar sonra ilk kez oturdum da cips yedim, hatta bilgisayarın başında, çok eylenceliydi. Kendimi çok asi hissettim. Oysaki okuldan kaçmak için 2 küsür metrelik duvara tırmanıp elektrik direğiyle karşı tarafa inen bir insanım.
Dershane son bir seanstan sonra bitiyor. Bugün kimya ve matematik vardı. Matematik her neyse, zaten ona takıntım var, mecbur yapıyorum da kimyada 5 yıl önceki zirvemden sonra parabolik bir düşüş sergiliyorum. Tüm ders manyak gibi Matsuoka Rin çizdim. İşin kötüsü insanın mayolu ve kaslı erkek çizmesi, hormonlu hatun çizmesinden daha fena sapık diye tanımlanmasına yol açıyor.
Bugün herhalde 3 saat falan uyudum en fazla. Uyku tutmayınca Hayri Canavargil akacaktım ki zamanına denk gelememişim. (´°̥̥̥̥̥̥̥̥﹏°̥̥̥̥̥̥̥̥`) (Aslında Hayri Canavargil adlı korkunç çizgi filmden nefret ediyorum.)

Bir hafta kadar önce artık internet ıvır zıvır işlerini bırakıp kitap okumaya geri dönmeye karar vermiştim. Olmuyor, olamıyor, olduramıyorum. Hem içimden gelmiyor hem de bilmiyorum ama şu an okuduğum 3 kitap da ya genel olarak sıkıcı ya da koca serideki en sıkıcı kitap olma onuruna sahip.
Free'nin yayınlanan bütün bölümlerini indirdiğim siteye girip duruyorum ama hala 7. bölüm düşmemiş. Muhtemelen nyaa.eu ya da kickasstorrents'a baksam bulurum ama inat ettim oradan indireceğim.
Shingeki no Kyojin'in de 18. bölümünü çıktığı gün indirmiştim ancak alt yazısı görünmüyor. 2 tane farklı alt yazı indirdim zamanlamada sorun var, zamanlamayı da ayarlıyorum ama nedense olmuyor. Sinirlenip izlemedim o yüzden. Sadece anladığım kadarıyla sardıra sardıra izledim. Zaten son on dakika paso at üzerinde ormanda kovalamaca. Koca titan neden kıç kadar atlara yetişemiyor diye sormuyor mu kimse bilmiyorum. Yoruldu gibi bir cevap da kabul etmem. Hatunun bacakları 25 metre lan.
Piyano kursuna gitmem gibi bir olasılık var ama kimsenin haberi yok. Gerçi ben de gerçekten okul ve dershane arasında ciddi ciddi bir de piyanoya katlanabilir miyim bilmiyorum. Hem şu sıralar asi ve gitarsız gitarist olarak takılıyorum. Çok da havalıyım.
Okul demişken en son yazdığımda hiç bir bok belli değildi ama şu an sanırım ciddi ciddi okul değiştiriyorum. Lise 3'te. Üstelik serbest kıyafetten formaya geri dönüyorum. Formayla ilgili tek sorunum sanırım dar paça olmayan pantolon bulabilmek ve benim üzerimde manyakça kabaran ve dar omuzları yüzünden cinnet geçireceğim hatun lakosları almak yerine çalışan elemanları ayartıp erkek lakosu almak olacak. Zaten kışın üzerime anam babam sweatshirt giyeceğim için uyuyan pandalar kadar mutlu olacağım. Okulla ilgili tek sorunumsa sanırım ortaokuldaki arkadaşlarımın bıraktığım gibi olmayabilecek oluşu ki, bilmiyorum ama herhalde şimdiki okulumdaki ağır ve boş egoizmden muzdarip kişilerle muhatap olmaktan iyidir. Bir de sanırım şu ankinden daha fazla derslerle alakadar olmam gerekecek. Ki orasını açıkçası ailem öyle umuyor. Ben artık "Spor yapabilirim ehuahuhaeuhauheuaehau" kafasındayım.
Bir de bir şey farkettim. Son 2 yıla yakındır denizlere ve havuzlara ağır trip atıyorum ama ne zaman bir aralar yüzdüğüm kapalı havuzu görsem (evin çok yakınında da) içten içe salya sümük ağlıyorum. Zaten kulaç atarak hızlı yüzebilen biri değilim, bir "I only swim free style." diyecek havam da yok. Anca dalıyorum. Suyun altında yunus taklidi yapıyorum, kurbağalama yüzüyorum ve havuza takla atarak girmeye çalışıyorum. BU HALDE NOSTALJİ YAPABİLEN TEK ANGUTUM. (◡ ‿ ◡ ) GERÇİ O DA BENİM FURİİ ŞITAYLIM OLM.
Farkettim ki ekşisözlükte sırf ekşi itiraf bölümüne iki üç saçma sapan entry girebilmek için tekrar yazar olmaya çalışıyorum. (İlk denediğimde 10 entry girilmesi gerektiğini bilmiyordum. Fullmetal ve Edward Elric başlıklarının altına uzun uzun yazıp defoldum. Kullanıcı adımı bile bilmiyorum. asdfasdf)
Çok işsizim diyorum sürekli ama ciddiyim yani öyle böyle değil. HARBİ işsizim.
Daha fazla yazamayacağım sanırım, çok sıkıldım.

Ana temasını benim de anlayamadığım cadı şapkalı Shade resmi.
Ayrıca ıslık çalabiliyor.
(20.08.2013)

Gereğinden fazla uzun olmuş Toph.
(21.08.2013)

Kırmızı yönünde muhteşem elma rengini tesadüfen tutturduğum ve kule yapmaya çalışırken kalemtraşla yamultulmuş bir dağa benzeyen en sonunda sıçmakta karar kılıp böyle bıraktığım şaheser.
Ben şahsen onu sürrealist çalışma olarak yutturmayı planlıyorum çünkü perspektif sıfır.
(??.08.2013)

Yeni televizyon kumandasının kapatma tuşunun bana göre yanlış yerde olmasından kaynaklanan ve bilinç altıma ittiğim hıncımı dışavurumum.
Genel olarak insanlara baş yapıtım diye pazarlıyorum U_U
(??.??.2013)

Bitkilerle alakalı bir şeyler ve ilk Rin çizme girişimimle birlikte gizemli capon ablanın doğuşu.
(Çakma Rin - 12.08.2013)
(Capon abla - 16.08.2013)
(Yer - Dershane / Biyoloji dersi)

!!!!DİKKAT!!!!
BU KISIMDAN SONRASI AĞIR REZİLLİK VE YAMULMUŞ UZUVLAR İÇERMEKTEDİR. ANATOMİ BİLGİMİN YOKSUNLUĞU SEBEBİYLE SIRT VE KARIN BÖLGESİNDEKİ KASLARDA ZORLANMIŞ, HARU'NUN SOL KOLUNU RİN'İN İSE SAĞ KOLUNU YAMULTMUŞ, RİN'İN KIÇINI PATATES ÇUVALINA ÇEVİRMİŞ VE TOPLU KIYIM GERÇEKLEŞTİRMİŞ BULUNMAKTAYIM.

GİYSİLER BÜYÜK ÇOK BÜYÜK BİR NİMET, SAYIN ÇİZERLER, ONLARI KULLANIN.

21/08/2013
Haru - Matematik dersinin son demleri
Rin - Kimya dersinde deftere kapaklanıp anatomi kusmak


.
.
.

 RİN - DÜŞÜNEN ADAM HEYKELİ


RİN HARU'YA TRİGONOMETRİ ÖĞRETİYOR.


 RİN - AKUT BEL AĞRISI

Akut kısmı okula götürdüğüm raporların neredeyse hepsinde "Akut karın ağrısı", "akut baş ağrısı", "akut eben" gibi ottan boktan sebepler olmasına geliyooooooor. (Hepsi sallamasyondu (ー▽ー ") )

VE GERÇEK RESİM;

NOT: Haru'yu kızarmış olarak çizmemiştim, o tamamen telefon kameramın ölü olmasından kaynaklanıyor. Bir de resmin asıl amacı Rin'in Haru'nun küçüklüğünü tehdit etmesiydi. NASIL oldu da böyle bir şey ortaya çıkarabildim bilmiyorum.
NOTNOT: ALSKDFJMASDF ÇOK REZİL LAN.
NOTNOTNOT: Resim daha bitmedi, eğer tekrar çalışmak için önüne oturabilirsem yanlışlıkları düzeltip Rin'e bir karın yapmayı planlıyorum. Mumyalanmak için iç organları çıkartılmış gibi duruyor zavallı.

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Sayın Başlığı

Sayıları insanlara benzetiyorum.
Yemekleri ve kokuları renklerle tanımlayabiliyorum.
Arabaların yüzlerine bakarak kişiliklerini tanımlamaktan hoşlanıyorum.
Beynim yandıkça daha fena sapıtıyorum.
Ve eğer bugün birden ortaya fırlayan olasılık olur da gerçekleşirse nefret ettiğim insanlarla yolumu ayırma gibi bir seçeneğim olacak ve bunu onlarla paylaşmayı bile düşünmüyorum.
Son zamanlarda küçümsediğim, aşağıladığım tüm şeyler başıma geliyor, söylemiştim değil mi?
Haplarımı içmeye ve tuvalete gitmeye üşeniyorum.
Sandalyede oturmaktan popo ismi verdiğimiz organım tarihe karıştı. Artık öyle bir şey yok.
Çok fazla şeyi itici buluyorum. Açıklasam dünya çapında insanlar yüzüme tükürmek için sıraya girip dünyanın en uzun kuyruğunu oluşturur. Bir de onlardan yüzüme tükürmek için 10 kuruş haraç kessem kesin zengin olurum.
Çok garibim gerçekten. Şaka maka 5 saat önce düşüncesinden bile nefret ettiğim bir şeyin gerçekleşmesini istiyorum.

Eğer mazoşist olsaydım bileklerimi kesemezdim sanırım. Ellerimi ve ayaklarımı sapıkça seviyorum.
Yazın o kadar çok saç dökmüşüm ki yatağıma yatmaktan tiksiniyorum. Bir de geceleri çok sıcak oluyor.
3 gündür adamakıllı ağzımı yüzümü yolmadım ve yüzümdeki yaralar düzeldi. Sıkılmayacak şeyleri sıkmaktan tanımlanamaz bir zevk alıyorum.
PFFF.

Evde tuzlu bir şeyler olmayınca çok sinirleniyorum. Tatlı yemek içimi bulandırıyor. İşin kötüsü insanlar aburcuburu genel olarak "şekerleme/tatlı" olarak algıladığı için evde tuzlu bir şeyler bulamıyorum.
Güya 17 yaşına dayandım ama kendimi o yaşta göremiyorum. En fazla 12 bilemedin 13 yaşında falanım.
Uzamışım. Mutlu oldum.
Ama hala bodurum, ağlıyorum.
Açım.

Saçlarımı kestirmek istiyorum ama kestirince fırça gibi dümdüz havaya kalktıkları için açıkçası kestirmeye de çekiniyorum üşeniyorum. Ama kestiricem.

Bugün embesil gibi bindiğim tüm otobüslerde güneş tarafına oturmayı başardım ve haşlandım.
Yazın siyah kışın renkli giyinen tek embesilim.
Aslında giyinmiyorum, problem varolan kıyafetlerimin onlar olması.

Diyorum ya 17 yaşında hissetmiyorum diye, kışın kafama rüzgar vurduğunda günlerce başım ağrıdığı için 3 kat şapka takıp dolaşıyorum. Etrafımdaki herkes benden bu yüzden utanıyor aslşdfsadfkj Hayır, olgun olmak için -10 derece havada içine giydiği şeyi göstermek için montunun önünü açmak, şapkasını yamuk yumuk takmak ve bu yüzden soğukta götü titreyerek mi dolaşmak gerekiyor anlamıyorum.
İşin garibi kafamın üşümesinin tek sebebi yüzey alanının geniş olması. Teknik olarak kalorifer gibiyimdir. Bu yüzden sınıftaki titrek kızlar kıçları donduğunda beni taciz ediyor.

İnsanlara sövmemeliyim... SÖVMEMELİYİM.

Okul kapandığından beri ilk kez masamı topladım. Farkettim ki 7 tane falan test kitabım varmış. Onlar da boşmuş zaten.
Ben bayağı bir var sanıp büyük bir psikolojik yük çekiyordum. ÇÜNKÜ ONLARA DA PARA VERİYORUZ YA HANİ.

Sanırım 170 olamazsam hayatım boyunca bot ve askerpostalı giymek zorunda kalacağım. İkisi de havalı tamam da ben spor ayakkabı insanıyım lan. Gerçi şu anki botumu çok seviyorum. (Giysi olarak bir tek ayakkabılarımı seviyorum. Ki geçende birini parçaladım. .____________.)

Ellerimin terlemesinden nefret ediyorum. Akan suları biriktirebilseydim odayı kendime havuz yapardım.
YATMAK İSTEMİYREM.
HAYLA VOCOLETE DE GİTMEDİM.
PFFF.

Ablam basıyor nonnonononononononooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooo
Ben kaçiyrum bulog.

16 Ağustos 2013 Cuma

Dershane Sendromu

Sonraki gün dershane oldan günlerde gecenin köründe bir şeylere gömülme, ilham fazlalığı ve ağır gerizekalılığım  nerden geliyor bilmiyorum ama bunları dorukta yaşıyorum.
Neden özellikle dershane başladıktan sonra bu kadar coştum bilmiyorum ama dünyanın en ağır umutsuz vakası olmama rağmen büyük şeyler başardım.
Free!'ye o kadar sövmüştüm ama farkettim ki salak bir internetiniz olduğu ve videolar 10-15. dakikada kesildiği sürece her animeye mal demeniz gayet doğaldır. Cinyıslık yapıp tüm bölümlerini yüklemeye başladım. (4. bölümdeyim. O kadar yavaş yükleniyor ki bilgisayarın başında beklemekten irislerim bile kırmızıya döndü neredeyse.)
Bir de ciddi ciddi fanservice için izlemeyen tek kişiyim sanırım. Yani hayır. Cidden. Sıfır. Ben onları insan olarak görüyorum. T_T
Free! en sevdiğim animelerden birine dönüştü U_U (tükürdüğümü yalıyorum), her ne kadar toplum içerisinde "GAYLER, GAYLER, HER YERDE GAYLER VAAAARRR!" diye ağlayarak anlatsamda aslında Nagisa ve Rei haricinde kimsenin gay olduğuna inanmıyorum U_U
Onlar sadece duygusal insanlar.
O değil de aynanın karşısında Rin taklidi yaptığım ve şu an Rin'in endingde yaptığı gibi ritimle birlikte sallandığım gibi bir gerçek var.
Ayrıca tükürdüğünü yalayangillerin en büyük temsilcisiyim.

Bölümlerin yüklenmesini beklerken genelde resim çiziyorum veya izlediğim şeyleri tekrar izliyorum. Aslında Shingeki no Kyojin de izleyebilirdim ama gerçekten baydı. Ne bileyim, herkes mi aslında içten içe iyi olur kardeşim? Oradaki mallık seviyesine katlanamıyorum artık. Zaten tumblr'daki SnK fandomunun uçsuz bucaksız kolları arasında kaybolmasaydım muhtemelen bu kadar uzun süre tahammül edemezdim Shingeki no Kyojin'e.
Bir de bilmiyorum ama çizim tarzı bana itici geliyor. Bazıları seinen gibi çizilmiş diyor ama 2. openingdeki eren ortalık yerde uçarken kullanılan tarz tüm animede kullanılsaydı, göze daha çok hitap ederdi gibi geliyor. En azından benim gözüme.
Neyse, diyorum ki Free! izleyin. Gelmiş geçmiş en süper tırt anime. İlk bölümü 5 yada 6 kez izledim, ikinciyi 3 kez, üçüncüyü de daha yeni yükledim. Yarın izleme sayısını arttırırım artık. (İşsizlikten öldüğümü söylerdim ama bu sefer canlı canlı mezara girdim.)

Aslında hiç bir halttan bahsetmek istemiyorum. Ama çok sıkıldım.
Herneyse.
Naneli ve çikolatalı dondurma o kadar da yakışmıyormuş birbirine. Bir pastaneye 9 lira gömerek bunu öğrendim. Amarigan filmleri beni yarı yolda bıraktı.
Almak istediğim gitarın fiyatı 1,700 veya 1,900 tl gibi bir şey, ağlıyorum.
Almak istediğim amfilerin fiyatı da 300 ve 600 tl arasında ve ben yine ağlıyorum.
Eğer internetim hızlı olsa anime izlemekten tumblr'a falan girmezdim. Şu an internetim hızlı değil ve yine tumblr'a girmemeye başladım. Halimden memnunum.
Aşkito-m'da bölüm sonunda biriyle çıkamazsanız replay oynuyorsunuz sanırım. Bana öyle oldu çünkü.
Çizdiğim şeyler çok sapıtmaya başladı.
Eaah, bu kadar yeterli olmalı bence.

Geçende Sphiggo'yu (1. kuşak desem de bir bok anlamayacaksınız her neyse) çizmeye çalıştım ve çok gay oldu ayrıca saç rengini değiştirerek 3 farklı resim elde ettim.
Bu normal hali.

Saçlarını mor yapınca Gakupo oluyor. (Genelde adını yanlış yazıyorum ama muhtemelen Gapuko değildir çünkü o daha çok 'kapı kolu'na benziyor.)

Saçlarını koyulaştırınca Tsutsugami Gai oluyor.


Bir de bu var ki, şu an tekrar düzenleme, baştan çizme aşamasındayım ama hala ne halt yemeye çizdiğimi anlayamadım. Ana fikir sanırım Claude'un Sphén'le sonsuza kadar arkadaş kalmak için voodoo büyüsü yapıp yakalanmasıydı ama sonradan yakalanmadı ve olay iyice karışıp saçmalaştı. Bilemiyorum. ._.
Yani o kadar saçma ki ve dialoglar/monologlar o kadar kopuk ki mallığıma baka baka doyamıyorum.
Bir de şöyle bir sorun var, bu direk karalama aşamasında olduğundan sohbetleri karaladığım baloncuklara sığdırana kadar karakterlerin boyutlarını epey bir küçültmek zorunda kaldım. Eğer okumaya çalışan falan olursa kör olacak yani.
*Lalalala~ kısımları yumuşak sesle değil değişik notalarda ve boğuk okunacak asdklfjh


Bir de hiç uzun ve eğlenceli yazılar yazmıyorum ama kusura bakmayın. Zaten genel olarak eğlenceli bir insan da değilim. 

11 Ağustos 2013 Pazar

Sayko





Bana bunu da yaptırdınız ya helal olsun.

9 Ağustos 2013 Cuma

CaTESYAES

(Cats eyes demeye çalışıyorum da şarkıyla aynı hızla gitmeye çalışınca maşallah başlığa bile sıçtım)
Uzun zamandır adam gibi bir şey yazmıyorum kısımlarını geçiyorum. Bu blogdan hoşlandığım söylenemez (aslında nefret ediyorum) elimde olsa silerim de, arada ne kadar embesil olduğumu hatırlayıp ibret almam gerekiyor.

Tonari no Kaibutsu-kun'u bitirdim.
Pandora Hearts'i bitirdim.
Tsuritama'yı bitirdim.
Death Note'ta 25. bölüme geldim ama onu yüklememişim mal gibi o yüzden orada kaldım. (L de tam orda ölüyordu.)
Kısacası her bir haltı son dakikada yapan bir insan olarak yavaş yavaş anime izleme kotamı da doldurmaya çalışıyorum.

Hayatımın son demlerini yaşıyorum. Zaten gelecekten umutsuzken bir de dershane boku çıktı. Ölmeyi bekliyorum mal gibi.

Yaklaşık 1-1,5 yıllık donukluğumun ardından tam da kendimi agresifliğe vurmuşken farkettim ki çok iticileşmeye başlamışım. Anlıyorum. Kafayı takabileceğim yüksek potansiyelli bir bok olmadığı için açık seçik dayak istiyorum falan ama gerçekten, agresiflikten daha itici bir şey yok. (Sanırım o agresiflik de erkekler agresif olur kodu mu oturtur, kadınlar edilgendir şeysine tepki olarak çıkmıştı. Gerizekalıca yazılmış yazılar okudukça kafayı yiyorum da.) Bir de sinir krizine girmek çok utanç verici bir şey.

Hmmm... Düşünme kabiliyetimi tam kaybettim derken geri dönmeye başladı sanırım yavaş yavaş. O da muhtemelen ben henüz farkına varamasam da beynimin yavaş yavaş boka battığımın bilincinde olmasından kaynaklanıyor. Geceleri uyuyamıyorum.
Dur bir saniye, o uyku düzeninden.
asdlfjasdf çok gerizekalıyım.

İnsanlarla o kadar uzun süredir yazışmıyorum ki artık klavyedeki yenilmez hızım yerlerde sürünüyor. Çok üzülüyorum, çok... Gereksiz yeteneklerim en kayda değer yeteneklerim olduğundan onlarda yeteneksizleşmek çok kötü.
İnsanlar demişken, antisosyallikte çığır açıp aşırı boş zamanlarımda (boşluktan öldüğümde yani anlayın, telefona düşecek kadar boş zamanlarımda) telefondan whatsapp'ı açıp herkesin en son ne zaman girdiğine bakıp bakıp millete küfrediyorum. Adamlar sabah akşam vatsapta, boru gibi durmak için girmiyorlar herhalde, anam babam konuşuyorlar işte. KONVERSEYŞIN işte konverseyşıınnn. Bir de diyorlar "ufff çk assylm bn yha .s.s" Anasnı satiim lan herkes mi asosyal? Hade lan bi *******n gidin. Sasssyy gay ebenize anlatın siz o asosyalliği.
booooooookk yiyiiiiiiiiiiiiiiiööööööööööööönnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn boooooooooook yiyicööllööörrrrr!
Genelleme yapıyorum üzerinize alınabilirsiniz.

Şimdi ben sadece mangasını okuyup Desu Nootoo'ya bir ara sövüp geçirmiştim. Yeni döktürüşler geliyor.
DESU NOOOOOOTOOOOOOOOO (Mallık kafama vurunca ablamla japonca konuşmaya başladım, o da benimle korece konuşuyor birbirimizi çok güzel anlıyoruz...)

  1. İlk başta olaya Misa falan karışınca senaryonun sıçtığına karar vermiştim mangada. Ama bu sefer yumuşak davranacağım. Olay sadece iki kişi arasında ilerleseydi çok daha mal işi olurdu.
  2. Capony - Kanto'da binlerce insan varken L'in şüphelene şüphelene Light'tan şüphelenmesi çok gerizekalıca. Nasıl tetektifsin uleyn sen??!?!??! BELKİ KIRA HACKER? BELKİ KİRA BENİM. NERDEN BİLİYON YANİ? O KADAR BASİT DÜŞÜNÜYON Kİ L YANİ, Bİ DE DİYOSUN YOK "%7 İHTİMAL" BİLMEM NE... BİLİYORUM BEN SIRF GERÇEK GİBİ DURSUN DİYE KÜSÜRATLI SALLIYOSUN SEN. HAYIR YANİ, BEN BİLE (Kİ BEN ACAYİP MALIMDIR YANİ ÖVÜNMEK GİBİ OLMASIN AMA ŞİNCİ) ORADA 1000 TANE İHTİMAL DÜŞÜNÜYORUM TÜM OLAYI BİLMEME RAĞMEN SEN OTURUP TEK BİR KİŞİYLE ZAMAN HARCIYORSUN L. AĞZINA SIÇİM EL. NASI TETEKTİFSİN SEN. BALINDAN ÖLÜYON HANİ, O KADAR BALLI, O KADAR ŞANSLI OLMASAN SENDEN Bİ BOK OLMAZ L. ÇOK KIZDIRDIN BENİ. ZATEN YENİ YETME EMO GİBİSİN. ANİMEDE DE BOK GİBİ BOYAMIŞLAR ZATEN, HEMEN GÖZLERİNİN ALTINDAKİ MORLUKLARIN YAMUK YERLERİNE BAKIYORUM İSTEMSİZ OLARAK. CIK CIK CIK.
    Anlayamadım yani L'in neresini seviyor bu kadar insan, vallaha anlayamadım. Herhal bende bir sorun var.
  3. Açıkçası Light da yapmaması gereken çok mantık hatası yaptı ama neyse, affedek adam MeEtrRO sEQsüeEL. En azından ben, kapitalizmi resmen kişilik edinmesine rağmen gram da olsa adaletle ilgili bir şeyler düşünecek kadar beyni ve vicdaaanı olan birine saygı duyuyorum.
  4. Bence Tsugumi Ohba özellikle Light'i kötü göstermeyi amaçlamış. Sapıtıp Lind L. Taylor'ı öldürmesini ve FBI ajanlarını öldürmesini mazur görüyorum. (Lan Caponya'da efbiiayın işi ne ALLAH RIZASI İÇİN Bİ DÜŞÜNÜN LAN, TÜRKİYE'YE GELSE KİRA SARI ÇİZMELİ MEHMET AĞA BİLE OLSA O EFBİİAY ECINTLARIN EBESİNİ *******************************ER. DOĞRUDAN DOĞRUYA ŞİNCİ.) Zaten bunlar dışında da defteri geri alana kadar yamuk bir davranışı yoktu. Ha ondan sonra accık sapıtıyor amma velakin ki zaten oradan sonra olay örgüsüne de sıçıyorlar.
    Adam gibi anlatmam gerekirse, Light sadece cidden manyak olan kişileri öldürüyordu. Yani nefsi müdafaa, hafif suçlar gibi şeyleri cezalandırmıyordu. Sanki gerçek adaleti sağlayabiliyormuşuz gibi davranıp insanları hapse tıkmaya ne kadar hakkımız yoksa (ki hapse tıkıldıktan sonra 3-5 yıl sonra salınan tecavüzcüler var, kim bunun adalet olduğunu söyleyebilir ki?) L'in de Raito'nun ağır suçluları öldürmesini katillik olarak görmeye hakkı yoktu. Light'ın ergenik serzenişleri, her kanatlı şeyin önüne geçip poz verme mallıkları ve tanrı olmak için kıçını yırtmasını saymazsak bence Light bayağı bir delikanlı jojuktu ne diyeyim şinci. Ama o saçlar olmamış harbiden yani, başta iyiydi de 20. bölüme doğru ilerledikçe kuyruk gibi saçma bir şey oldu arka tarafı.
  5. L'e gelirsek, doğrudan doğruya "Light sen benim ilk arkadaşımsın." gibi bir şeyler dediğinde AĞAĞAĞAĞA ;A; olmuştum ama şu sıralar hiç acımam yok L'e karşı. Hayır, arkadaşım, dehalar psikopat olmalıdır. Elalemin mal beyinli Misa'sına gidip "Sana aşık olabilirim." demek ne oluyor lan?
    O KADAR TETEKTİF OLMUŞSUN, ŞİNİGAMİ MİNİGAMİ TANIMIYON GÖRENE KADAR, GEÇMİŞSİN AŞK MEŞK DİYON YANİ AKIL KARI MI BU ŞİNCİ EL? AĞZINA EDEM EL. NE BOK YİYON SEN ORDA? ÇAYA ŞEKER ATACAĞINA ŞEKERE ÇAY ATIYON, GÜNAH LAN GÜNAH. YEMİN EDİYORUM GÜNAH YANİ. UTAN KENDİNDEN.
  6. Bence ikisi de adalet madalet değildi, safi maldı. Adalet olmaya en yakın kişi Light'ı ama o da mala bağladı.
  7. Oldum olası Light'ın babasına kıl kapıyorum bunu da söylemiş olayım. Uyuz herif. Zuko gibi onurum da onurum diye tutturuyor.

Neyse yea, daha yazasım gelmedi bilmiyorum.

Ninja'dan seçmeler bölümüne gelirsek; farkettim ki ağır bir gülme özürlüyüm. Sadece sırıtabiliyorum. Hatta komik bir şey olduğunda da ağzım bir yana kaymış şekilde yavşak yavşak konuşuyorum. Potansiyel bir fikşınıl roman yakışıklıyım kısacası. adsşlfkj (Bkz.: kötü çocuklar yamık sırıtır. U_U (desem yalan olur, bunu da kim bulduysa malmış herhalde))

Yolda çok boştum gay hikayesi okudum ciddi ciddi. Yavaştan yavaştan bir otomelik midir fujoshilik midir bilemiyorum yani... (desem yalan olur, her zamanki kalasım asldfk) 
Şaka maka hani okudum da... OKUDUM DA... ALLAHIM.... Erkek Kezbanı denilen türü gerçekten çok küçük görmüşüm. Sürekli kızaran kekeleyen kezban young adult kızlarının erkek hali de varmış meğersem...
Neyse ben yine ibret alıyorum, başka ne yapabilirim ki?
O değil de ayın beşinden beri yeni bölüm çıkmamış ben ona üzülüyorum asıl. Çerez gibi gidiyodu :C

Bu arada yolculuk demişken ayın 2'sinden beri evde değildim. 
Aha şuraya gittim;
(Hatta bayırdan aşağı ablamla koşarken gerizekalı ablam telefonunu fırlattı yanlışlıkla. 1 saat de onu aradık. Etrafta bizi gören insanlar mal sandı, dik dik baktı, süferdi.)


Doğu karadeniz falan da değil ha şsladkfj. Bolu burası. Böyle dağdan inince fantastik köfteci amcalar var.
Mesela İsmail'in Yeri gibi.... (Pek çok [insert name]'in Yeri isimli köfteci var.)
Sonra dedemin yaptırdığı ev de kendi kankalarının, kendi köyünden insanların olduğu bir yerde. Resmen karadenizliler olarak Bolu'yu basmış durumdalar. Malum ulaşımı daha kolay ._."
Zeki insanlar işte, ben bu ağır mallığı nerden kazandım inanın bilemiyorum. Genlerimde falan da yok hani. 

Ankara'da, Gölbaşı'nda mola verince de Kebabistan diye bir yere gittik. Süfer fantastik yerlere gidiyoruz sürekli.

O değil de resmen yaz tatili bitti. Düşündükçe sinirleniyorum. Dershanede de aynı gerizekalı insanlarla aynı gerizekalı derslerle muhatap olmak zorunda olacağım -_-

Aslında bulup bunuyorum, iyi bir de dayak istiyorum ama neyse çaktırmayın.

DAKKÜÜÜ

2 Ağustos 2013 Cuma

BAŞLIK HAS NOT FOUND

Açık konuşmak gerekirse çok asabım bozuk. Sabahın körü olmuş, yarın bu vakitlerde yollarda sürüm sürüm sürükleniyor olacağım ve iki saattir yazıp durduğum şeyden ne bir halt anlaşılıyor ne de bir halta benziyor. O kadar yazdım lan üşenmeden. Saat sabahın yedisi olmuş. Bacaklarım yanıyor zaten, soba gibi laptop maşallah.
NE KADAR UYUZ OLDUĞUMU KELİMELER ANLATAMAZ.
845 kelime diyor lan. Dayaklık resmen. 845 ne demek lan? 3 sayfa yazı yazıyorum sen anca 845 de microsoft word.
Olay anlatımı yapmadığımda benim şartellerim atıyor. Çünkü olay anlatımı yaparken kıçından uydurmak çok daha kolay, ayrıca çok da hoş.
Şaka maka açıklama yapmam gerek benim şimdi.
Sphén en başta saçmalıyor. Olay aslen ağabeyini aradığı zamanlardan başladığı için bu kadar saçma bir başlangıç yapmayı seçtim. Çünkü uykum vardı falan filan. Sorun şu ki Sphén'in anıları bayağı bir karışık. (Hmmmmm....... Ne desem, zaten belgenin adını ebenin donu koydum, ciddiyetimi geri kazanamam bu saatten sonra.)
Sphiggo da ebem zaman önce yaşamış bir amcamız. Hani olayın bayağı bir üzerinden sıyırtma yaptım ama açıkçası Sphiggo'yla alakalı benim de tek bildiğim arkadaşını öldürmek zorunda kaldığı (ki bu arkadaş da Claude gibi bir Amigart (ama demiyorum ki Sphén Claude'u öldürecek. Hoş fikir olurdu ama objektif olmak lazım, öldürse öldürse Claude Sphén'i öldürür. Sphén kedi gibidir, bir adamdan yararlandığı sürece maksimum adamı tırmalayıp dişler.(Gerçek hayattaki sevgi ve arkadaşlık kavramları konusundaki algımın yerlerde olması yetmezmiş gibi bir de hayali karakterlerimin ilişkilerini mahvediyorum. Kendimi ayakta alkışlamalıyım.)))
Bu arada Sphiggo'nun saçlar uzun arkadaşlar. Sarı, düz ve uzun saç. Mmmm.... Mmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm..... Nasıl desem, nasıl desem? Bilinçaltımda uzun ve düz saçların (arkaya taranmış gibisinden olanlar) fazla soylu gözüktüğüne dair saçma bir içgüdü var. Hele bu saçlar beyaz, altın sarısı veya siyahsa. Neden bilmiyorum, neden bilmiyorum...
aşasdkfjasdf
Aklıma nedense şu eskiden atv'de çıkan ayılı ve aylı program geldi. Teletabilerden sonra ya da önce çıkıyordu. aşsklfsmfdsafasldfkmsdfşlasdfksdflsad
Allahım sapıtıyorum....
TÖBE TÖBEEE.
Çok fetişist bir programdı ama ne söyleyeyim yani. Bilinçaltıma etmiş demekki...
Ben yine teletabileri izlemek istiyorum. Biliyorum asıl adları teletubbies ama teletabi demek daha gizel. Aynı 'telepatik' yerine 'teletabik' demek gibi.

Aslında, gerçeği söyleyeyim bu sefer yazdıklarımı burada paylaşmak çok utanç verici çünkü ben bile ne yazdığımı anlayamadım. Yani o kadar, o kadar, o kadar sıkıcı ve kasıntıydı ki... İNSAN AZICIK HAVALI YAZAR.
Her neyse okuyun ve ölün. Yazdığım şeyleri kimseye okutmayıp boşa götürmekten hiç hoşlanmam. Daha çok hoşlanmadığım bir şeyse bilmem kaç bölüm yazıp bekleterek yayınlamaktır. Hayatımda sadece bir kere 15-20 sayfayı geçkin bir şey yazdım, ve o da 100 küsür sayfaydı ve--------- BAHSETMEK İSTEMİYORUM. AYDINLIK TARAFA YENİ GEÇTİM.
Kısacası diyorum ki ben uzun yazamıyorum, yazarsam da insanlar ölüyor, hele hele yaptığım şeyleri göstermeden duramıyorum.
Iyh ne kadar uyuz biriyim lan.
QENDNDN UTAN NİNCA, UTAN.
Yalnız resmen hikaye yazdığım kadar saçmalamışım buraya. Görüyor musun blog, saçmalamak ne kolay?
Bir saniye, ben zaten hikaye yazarken de saçmalıyorum....


Sphén
Gözleriniz açıkken hayal görmek, hayalleri gerçek yapar.
 Güneşin yerini tutmuş bir ay veya gece karanlığını yenmeye gücü yetmeyen bir güneş... Altın ve gümüş bir kayadan ayırt edilemediği sürece değersizdir. Gece ve gündüz kimliklerini kaybederse bu sadece felaket getirir.
Farklılıkların sebeplerini bilmediğimiz sürece korkarız. İçgüdülerimiz bazı değişimleri reddeder. Geçmişe tutunur. Ancak geçmiş tutunulacak kadar sağlam bir gerçeklik değildir.
Neyi aradığımı bilmiyorum. Gücünü yitirmiş güneşi mi, yoksa kaybolmuş ayı mı?
Kimi yanımda istediğimi bilmiyorum. Birilerini yanımda isteyip istemediğimi bile bilmiyorum.
Hatıralarımın doğruluğuna güvenemiyorum. En tanıdık şeyler bile benim için çok bulanık.
Tanıdık olan hiçbir şey ulaşabileceğim bir mesafede değil. Her şeyi yadırgıyorum.
Evim nerede? Ben kimim? Burada ne halt yiyorum?
Ait olma duygusunun göz yanıltıcı olduğunu, sadece sırtını verdiğin karanlığın aslında güvenilir olduğuna inanmak için bir çaba olduğunu biliyorum.
Öyleyse, neden hala yalanlarla donattığım geçmişi geri getirmeye çalışıyorum? Neden hala çabalıyorum? Neden bakışlarımı yerden kaldırmaktan bu kadar çok korkuyorum? Hayallerimdeki gökyüzü gerçek olmadığından mı? Gerçeklerimin aslında gerçek olmadığından korktuğumdan mı?
 Neden her şey bu kadar umrumdayken, gerçekte hiç ama hiç umursamıyorum?

Sphiggo
Drusus. En azından ailesinin ona verdiği isim bu. Kuzgun karası saçları, zümrüt yeşili gözleri, yakışıklı yüzü ve içten gülümsemesiyle gerçek bir prens –veya prensti. Hiçbir zaman onun kadar nazik veya centilmen olmadım. Zaten olamazdım da. İnsanları geçmişleri inşa eder veya imha eder.
Ben Sphiggo Ragnarok. Açık sözlü olmak gerekirse küçükken sevimli sayılırdım. En azından hatırladığım kadarıyla gülümseme yetim vardı. İnsanları iğnelemekten zevk almayacak kadar saftım. Yumuşak kalpli yumuşak yanaklı sevimli bir velettim.
Ardından ailemi bir kazada kaybettim.
Şanslıydım, çünkü bir soyluydum. Kral ve Kraliçe sevgili prenslerinin en yakın arkadaşının acı içinde debelenmesine izin vermeyecek kadar nazikti. Kimsenin bunu yapacaklarını hayal edemeyeceği insanlar tarafından evlat edinildim. En iyi dostum artık kardeşim olmuştu.
Ne yalan söyleyeyim, Drusus bana karşı her zaman çok iyiydi. Hiçbir zaman ailemin eksikliğini bana hissettirmedi. Anne ve babası elbette prens olan oğullarına daha çok ilgi gösteriyordu, sonuçta o kral olacaktı, bunu anlayışla karşılıyordum. Ama onlar dışındaki herkes bana bir besleme olduğumu fazlasıyla hissettirdi. Sarayın her köşesinde kendimle ilgili fısıltılar bulabiliyordum. Neden onları umursadım bilmiyorum. Hiçbir şey bir çocuğun aklını tam anlamıyla açıklamak için yeterli olamaz.
Büyüdükçe birbirimizden keskin çizgilerle ayrıldık. Onun nazik gülümsemesi yüzünden asla silinmedi, bense sürekli somurttum. O, bir teşekkürü bile hayatı boyunca hak etmemiş insanlara iltifatlar ederken; ben, her gördüğümü iğneleyip yerin dibine geçirdim. Genç kızlar onun etrafında ışık bulmuş sinekler gibi dört dönerken, ben bakışlarıma rağmen yanıma yaklaşabilecek kadar cesur olanları kendimden uzaklaştırmak için elimden geleni yaptım. Her konuda ondan iyi olmama rağmen davranışlarım yüzünden asla takdir edilmedim. Susabildiğim sürece sustum, konuşabileceğimden çok konuştum. Nefretimi nefes alan her insanla tanıştırdım ama ondan bir türlü kurtulamadım. Sonunda istediğim gibi ikiyüzlü insanları kendimden uzaklaştırmayı başardım. Drusus tek dostumdu, oysa ben onun tek dostu değildim. Ama onu kıskanmayacak kadar kibirliydim.
Konu geçmişten kalan anılarımıza gelince, bilinçaltı o kadar olasılık dışı bir etmen gibi gelir ki onun asla gerçeklerin önüne geçebileceğine ihtimal vermeyiz. Oysaki bizim anı adı altında hatırladığımız neredeyse her şey bizim gözlerimizle görüp beynimizle yargılayıp bundan zevk almayı veya nefret etmeyi seçtiğimiz yaşam parçalarıdır.
Geçmişi canlı tutmanın yolu onu hatırlamaktır. Hatırlamak için kayıt tutmak gerekir. İnsanların beyni geçmişi her zaman canlı tutabilecek kadar dinç olamaz. Bu satırları bu yüzden yazıyorum. Biliyorum, ispatlayabileceğim tek an şu an yaşadığım andır. Ancak bu geçmiş hakkındaki düşüncelerimi bilinçaltım daha çok manipüle etmeden önce kaydetme ve kendime kanıtlama hakkımı geçersiz kılmaz.
Engin topluluğumuzun bilgin kütüphanecileri gerçeklerin sadece tarih kitaplarında yazılı olduğunu söylerler. Bana kalırsa gerçekler bir insanın algılayabileceği kadar taraflı değildir. İnsan her şeyi kendine göre yorumlar; gerçeklere yalanları ekleyip, doğruları çıkarır. Zaman gerçeklerin tek şahididir. Ancak kimse onunla konuşamaz, kimse onu anlayamaz veya yönetemez.
Drusus Amigart. Tüm davranışları o lanet güne kadar mükemmel olan ve tek bir tökezlemeyle hain ilan edilen soylu adam.
Ve kahraman Sphiggo Ragnarok. Ölen birine bile bir gülümseme bile bahşedemeyecek kadar kaba bir adam.
Hayatım boyunca yaptığım tek doğru seçim benden güneşle bile yarışacak parlaklıkta bir kahraman yarattı. Tek yaptığımsa o dövüşü kazanmaktı.
Çünkü kaybedenler tarih kitapları tarafından daima hain ilan edilir. Bunu bazen halk ister, bazen de kazanan kötü adam. Ama istisnasız her zaman bu böyle olur.
Ben kendi zihnimin içerisinde her zaman kötü adam olarak kalacağım, kardeşini karşısına alan bir adam, adaleti sağlayan gaddar bir adam, kibirli bir adam, şanslı bir adam…
Katil.
Beynim onun için sahip olduğum her şeyi gözden çıkarabileceğimi söylerken ben onun karşısında sadece kılıcımı kınından çıkarmakla yetindim.
Affedilebilecekmişim gibi hissetmiyorum. Bu yükün, bu yalanların altında eziliyorum. Ben kahraman değilim, asla olmadım, olamam bile. O son ve en büyük hatasına rağmen eğer onu ölümden döndürmenin bir yolu olsaydı, bunu yapardım. Eğer böyle hissediyorsam, gerçekten adalet ben miydim?
Benim buna hakkım yoktu. Benim gibi ölü ruhlu birinin; bir insanın, hele ki bu insan onun kardeşiyken canına kıymaya hakkı yoktu. Kendimi adalet olarak addedip bir can almaya hakkım yoktu.
Ben adalet değildim.
Ben; fikirleri senden daha çok çıkmaza girebilmiş tek kişiydim, Drusus. Senin içinde kopan fırtınalar kıyıya vurmazken, benim içimde kopan fırtınalar o kadar büyüktü ki onları dışarı kusmama rağmen bu yeterli olmadı.
Ben asla yeterli olmadım. Asla senin gibi birinin yanında olmaya layık olmadım.

Senin elinden çıkacak olan savaş eminim benim sağladığım barıştan daha huzurlu olurdu.


PS: Amigartlar ve Ragnaroklarla sorunum ne hala çözebilmiş değilim. Sorun benim sadistliğim demek isterdim ama hayır, sadece bu da değil. Ortada bir sorun var. Ve ilk kez bu ben değilim.

30 Temmuz 2013 Salı

Google Transalad

Uzun zamandır adam akıllı bir iki kelimeyi bir araya getiremiyorum çünkü canım sıkkın ve kılımı kıpırdatmak bile istemiyorum. Şimdi yazmamın sebebiyse anlık gaza gelme.
Son zamanlarda epey saçmaladım çünkü umrumda bile olmayan şeylerden bahsetmek zorundaydım blog yazarken. Yani dikkatimi dağıtabilmek için, vesaire. Bunun için özür dileyecek de değilim ama saçmalamakta çığır açtığımı reddedemem.
Epik Rusça ve Japonca öğrenme isteğimin ardından, belirli fikşınıl karakterler yüzünden nefret ettiğim Yunanca'yla da kafayı bozdum. Sorun şu ki antik yunan alfabesini (yani yeni harflerin ekli olmadığı şeysi) zaten Percy Jackson'ı okuduğumda ezberlemiştim. (SIRF KİTAPTA PERCYNİN ADINI OKUYABİLMEK İÇİN ALFABE ÖĞRENECEK KADAR MAL BEYİNLİYİM.)
Sphén'deki karakterlerimin de çoğunun isminin latin kökenli olmasından kaynaklı olarak (Google translate'i açıp Claud yazıp, kadının "kılaavdii" demesini dinleyip, ağlamaya başlar. AHEM. Pardon.), hatta latin kökenli olmayanların da Mısır-Roma kökenli olması dolayısıyla hepsini yunancaya bulayabiliyorum. EKİEKİEKİ.
Bir de Sphén'in geometrideki "koni" anlamı dışında, yunancada "Akçaağaç" anlamına geldiğini öğrendiğim için (Beni tanıyanlar bilir, bu anlamın, büyük bir tesadüf mü desem yoksa büyük bir iç güdü saçmalığı mı desem bilemiyorum ama benle çok alakalı olması epey komik.) havalara uçtuğum gerçeği var.
Bir de utanmayıp yunan alfabesiyle "namae wo/wa? dare da" yazdım ama abla onu adam akıllı okuyamadı.

Aslında sanırım anlatmak istediğim şey İngilizce'nin isimlerin içine etmesi. Yani bazı insanlar beceremez, bazıları uğraşmaya üşenir ama bazı insanların da değer verdiği hikayelere isim bulmaya çalışırken imanları gevrer. Sphén konusunda ben de araştırmaktan gözleri pörtleyip isim kusmaya başlayan tiplerden olduğum için, o kadar uğraşıp da koyduğum isimlerin İngilizce okunuşları yüzünden boka batmasını istemiyorum. Zaten bu yüzden Kraliyet aksanı gibisinden saçma sepelek bir şeyler uydurdum. (Tabii henüz onun ne olduğunu ben bile bilmiyorum.) Ama bunun dışında sanırım Türkçe'yle GoogleTranslate'in Yunanca'sının dil&gırtlak yapılarını birleştirerek isimleri okunmasını istediğim gibi okutabileceğimin farkına vardım.
Yunanca'ya şu anda takık olmamın sebebi bu. Yoksa yunanca kağıtta kuul ama kulakta sümüklü böcekler ve ğ (yumuşak g)'lerden oluşan acayip bir dil. Canlı canlı duyan bilir. Hoş değil.

Her neyse şimdi çok havalı durduğu için yunan alfabesiyle yazmaya çalışacağım isimleri. (Bu arada Sphén sfin diye okunmuyormuş çok mutlu oldum.)
NOT: Japonca'yı alfabesi yüzünden asla öğrenmeyeceğim sanırım. Yunanca veya Rusça daha hoş geliyor nedense. (Sanırım onların alfabeleri latin alfabesine daha yakın olduğundan olsa gerek.)


  • Σφ - "balls" demekmiş, ah, ne kadar hoş...
  • Σφέν - Sphén / Akçaağaç / Latincede de koni demek işte
  • Σφίγγω - Sphiggo (sphen'in büyük büyük büyük ....??? dedesinin adı ve aynı zamanda genderbendinin.) Gerizekalılar "Sfingo" diye yazıp sfiggo diye okuyorlar. / boğmak, öldürmek, sıkmak vs demek.
  • Bundan hiç ama hiç emin değilim, kadının dediği şey Griffion'a benzeyene kadar 15 harf falan ekledim sdklfj
    Γγρίφφων/Γγρίφφον - Griffon (Sphén'in dedesinin adı. Anlatmadığım zamandan beri Sphén'in dedesi de ana karakter oldu şasldkfj (tabi o geçmişteki bir zamanda ilerleyen hikayede (tamam biliyorum bu yunan alfabeleri gelişmemiş larvalar gibi ve kimse dediğimden bir bok anlamıyor))
  • Bαλερία - Sanırım Valeria demek yine emin değilim sadklf 
  • Κλαυδίαν/Κλαυδιαν --- VIYK. EMİN DEĞİLİM ama Claudian olmalı bu.
  • Neith'i nasıl yazarsam yazayım ingilizceye Nathan diye çeviriyor. Zaten Nathan diye başka bir karakterim de var. KAFAN İYİ Mİ GOOGLE TURANSULEYTÜ?
  • ANLAYAMIYORUM.
  • Σήθ- This must be Seth. Yani öyle, eminim.
  • YUNANCA WİKİYE GİRDİM TÖBE BİSMİLLAH.
  • YUNANLAR WİKİPEDİ KULLANMIYOMUŞ BENCE, İNSAN AZICIK TARİHİNİ WİKİPEDİYE YAZAR, MAL BEYİNLİLER NE OLACAK. Σ(▼□▼メ)
  • Νερω/Νερo -Nero en son güçlü falan demekti ama şu anki yazdığım haliyle sulu bir anlamı var... Nabıyom bilmiyorum emin olun.
  • Aυρελια - Aurelia?
  • Ilene yazmaya çalışırken Allen oldu... (; ̄O ̄)
  • Oφωις - Ophois yazmayı başardım ಥ‿ಥ
  • Ραγναροκ - Bence Ragnarok yazmış olmalıyım ama ğragnarooğğkk diye okuyor (;▽;)
  • BEN BU İŞİ BIRAKIYORUM. Σ(▼□▼メ)


Ahem... Aslına bakılırsa henüz ί ve ι, ε ve η, ο ve ω arasındaki farkı pek anlayabilmiş değilim. Hatta ξ'in s mi yoksa x olarak mı okunduğunu idrak edemedim. Ve bana kalırsa η "e"den çok "i". BENCE YUNANLAR MAL. Yoksa bunun başka bir açıklaması yok yani.


Zaten Vikipedi'ye Vikipaydeya diyen mallardan ne bekliyorsam.
Utanmasam Bikinipedia diye okurum.
HEP JAMES İŞTE BUNLAR.





Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz.

Bu arada son 4 gündür güya Eren ve Leviyi çizicektim. Hatta kafamda saçma sapan bir diyalog bile oluşturmuştum, arkada da Mikasa "NO. EREN. NO. FUCK YOU EREN."  bakışı atacaktı. Ama sadece Mikasa'yı çizdim. Hatta onu bile çizmeye üşendim. İnsanlığımdan utanıyorum. 4 gündür bekliyor ve ben ayrıntılara üşenmenin yanı sıra çok boş olduğu için bitirmeye üşeniyorum.


İnsanlığın yararına şimdi saçmalamayı bırakıp bir şeyler izleyeceğim sanırım.
Yoksa toplu katliamdan öte bir şeye gidiyor bu Yunanca sohbeti.

28 Temmuz 2013 Pazar

Bir kaç film vesaire

Dünya'nın en üşengeç malları birliğine hoş geldiniz...
Topluluğumuzda, nereden geldiği belli olmayan soğuk ve naneli limonatalar, her türlü fast food çeşidi ve her türlü teknolojik alet kullanımı tamamıyla beleştir. 
Kayıtlar henüz nerede olduğunu bilmediğimiz resepsiyondan yapılıyor olmakta olup; grubumuz, resepsiyonu hala kimsenin bulamadığı veya resepsiyonda muhtemelen hiç kimse çalışmadığı ya da binaya çok sıkıcı olduğu için resepsiyon yaptırmayı unuttuğumuz için hala kurucu üyeler dışında üyeye sahip değildir.
Bize bağış yapabilirsiniz. Devlet faturaları ödemediğimiz için her an elektriği kesebilir. Ya da faturalar otomatik mi ödeniyordu acaba...
Tuvaletler çok kirlendi, gelirken biraz temizlik malzemesi getirirseniz güzel olur aslında. Zahmet olmazsa da bir temizleyiverirsiniz.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Öhöhm.
Aslında şimdi oturup doğru düzgün bir şeyler yazmam gerekiyordu ama göstermek istediğim videoların çoğu telif hakkı yüzünden sitede yayınlanmadığı için sövüşe çöküp sekmeyi kapattım.
İnternet tarafından tescilli ölü ilan edildiğim zamanlarda çok film izlediğimden bahsediyordum. Onlardan animasyon olanları tanıtma gibi bir fikrim vardı.
--------------------------------------------------------------------------------------------
Aslında şu an bilgisayarda oturmamam gerekiyor ama ben son anda bütün işleri üst üste yığma iç güdümle barışık bir halde ne yazdığımı bile anlamadan klavyeyi tıkırdatmaya devam ediyorum.
Hayatımda ilk kez taslakta olan bir yazıyı hayatta tutuyorum gerçekten çok garip.

Sanırım izlediğim animasyonlardan ve anime filmlerinden bahseceğim.

----------------------------------------------------------------------------------------------
Çok yakışıklı olduğumu düşünüyorum.
Çok sinirlendiğim zamanlarda bazen beynimi kontrol edemiyorum da.
Ama gerçekten çok yakışıklıyım yani.
-----------------------------------------------------------------------------------------------

Sürekli açıp açıp iki satır bir şeyler saçmalayıp kapatıyorum. Bir daha taslak adlı yüce buluştan yararlanmayacağım. Bünyeme ters tepki yapıyor.
Neyse yeterince kafayı yedim bence. Bir de konularını açıklamaktan vazgeçtim. Zaten şunun şurasında bir iki saatlik şeyler. Bir başlarsam hepsini anlatıp içine ederim ben. Sonra izlerken bön bön ekrana bakıp arkamdan söversiniz.

LORAX


Lorax'ı ahaha mal gibi diyip izlemediğimi hatırlamıyorum oysaki bayağı bir güzeldi. Yani çok büyük yanlış yapmışım. İşsiz güçsüzseniz izleyin derim. Lorax, Once-ler, yürüyen ve şarkı söyleyen balıklar ve truffula ağaçları çok hoştu. Ama bol bol şarkı olduğundan Türkçe altyazılı izlerseniz daha iyi olabilir. (Ben dublajlı izlemek zorundaydım ve şahsen şarkılar dublajlanınca kendi dilimde olmasına rağmen genellikle hiç bir halt anlamıyorum.)
Bu saç gibi şeyler truffula ağaçları. Ben ilk başta bildiğin anam babam ağaç bekliyordum ama böyle olması daha güzel olmuş bence. Saç ve pamuk şeker karışımına benziyorlardı.






Burada da eşeği ve elektro gitarıyla gurbete giden genç Once-ler var. Neden bilmiyorum ama elektro gitarla gurbete çıkma muhabbeti çok hoşuma gitti.










Video ne yazık ki blogda görünmüyor. O yüzden youtube'dan izlemeniz gerekecek. Neden böyle bir uyuzluk yapmışlar anlayamadım. (Zaten günlerdir yazıyı yazmaya üşenmemin en büyük nedeni videoların açılmamasıydı.)


Megazeka

İlk 45 dakikasını izler ve kapatırsanız pek bir şey kaybetmezsiniz. Hiç izlemezseniz biraz bir şeyler kaybetmiş olabilirsiniz. Tamamını izlerseniz arada kusabilirsiniz. Bilemiyorum, emin değilim yani. Ama şu spiker kız olmasaymış daha güzel olabilirmiş gibi geliyor. :P



İzlemeyecekseniz de sadece bunu izleyin yeter şlaskdfjm


Grave of the Fireflies - Ateş Böceklerinin Mezarı

Her yerde çok övgüyle bahsedildiği için açıkçası beklentim çok çok yüksekti bu filmden. Herkes salya sümük ağladığından ve çok hüzünlü olduğundan bahsediyordu. 
İzledim... ve ne desem. Hüzünlü değildi pek. Tabii bu biraz da sizin hüzün anlayışınıza bağlı bir şey.
İstiyorsanız izleyin, sonuçta klasik anime filmlerinden biri. Ama ben yerden göğe kadar övgüler yağdıracak kadar çok sevmedim açıkçası.

Spirited Away


 Ne desem... Ne desem... Gerçekten çok güzeldi. Benim burada salyalarım akarak ve ful saçmalayarak tüm filmi anlatmamdansa izlemenizi tercih ederim. İzlediğim en güzel Studio Ghibli filmiydi. (Totoro ve Kiki'den daha çok sevdim neden bilmiyorum.) 
Elbette filme dair en sevdiğim kısımlar;
  • Haku. Üzgünüm ama Haku isminin yeri bende ayrıdır.
    Ejderhaları da severim.
    Bishieleri de öz ağabeyim olarak benimsemek gibi bir iç güdüm var.
    Bir de Kim Possible'daki Shego'dan beri yeşil göz-siyah saç ikilisini yakışanlarda çok severim. U_U
    Kısacası ailecek çok sevdik, takip ediyoruz.

  • Yüzsüz Ruh. Neden bilmiyorum ama çekingenliği ve mallığı bana çok sevimli geldi. Yürürken bacaklarının görünmesi de çok komiğime gitti. Maskesinin de gülümserken bile oldukça ifadesiz olması da hoşuma gitmiş olabilir U_U
    Ayrıca Yüzsüz Ruh çok güzel ip eğirip örgü örüyor dostum. 
    Böyle bir yeteneği gözden kaçırmamı beklemeyin benden U_U


  • İs goblinleri. En az benim kadar açıkgözlerdi. asdşlfkjds 
    Ayrıca inkar edilemeyecek bir sevimlilikleri var U__U
    Sırf zevk için kollarından sündürmek ve üstlerine basmak isterdim sanırım. ¬‿¬
    O yedikleri yıldızların tadını merak ediyorum bir de o_o

Aheaheahsdfh
Bir kaçı ortalıkta kolsuz bacaksız yuvarlanıyor. Gerçekten çok gerizekalılar. (;▽;)

















  • Bzzz ve Chu. Ben ağır bir sapığım. Kabul ediyorum. sadlfkj


  • Ve tüm diğer beyin özürlü ruhlar.


Beyin özürlü hamam civcivleri.

Turp ruhu.


 Sanırım bu kadar yazacağım. Ablam takırdanıp durduğum için bana küfrediyor.
 Herkese iyi günler. (; ̄O ̄)

19 Temmuz 2013 Cuma

Çizimler

Neden her zaman sinirden köpürürken bloga dalıyorum bilmiyorum. Herhalde yapabilecek daha makul bir şey bulamıyorumdur.
Son zamanlarda çok resim çizdim desem çok pis yalan söylemiş olacağım. O yüzden direk 3-5 parça resim koyup gideceğim. Gerçi bunlar deviantartta da var ama neyse. İş olsun torba dol- O laf olsun torba dolsundu. Tüh.
Özlü sözüm bile yok.
Bu arada blogdaki kenar genişliği çok dar olduğu için resimler minnacık olacak. Kayda değer yazı da olmadığı için üzerine tıklayıp rahat rahat bakmanızı öneririm.
Kabul bu biraz çarpılmış gibi. asdf

Bu sanırım en sevdiğim. Nedense bana çok kuul geliyor.


Bunu aslında renklendirmiştim ama ablam Azula Cullen diye dalga geçince sinirlenip sildim.

Bu da çok kopuk oldu ama en azından karakterleri çizmiş oldum. Bir daha bir şeyler çizersem (yani çok sevgili ailem bana bilgisayarı da yasaklamazsa) Satin'i, Axell'i, Avery'i ve Neith'i çizmek istiyorum. Belki Aurelia'yı da çizerim. Gerçi chibimsi olmayanlar çok uğraştırıyor çizimde ama neyse, zaten adam gibi boyamıyorum bile eheheheheh.
Bu arada sağdaki Sphén'e temelli sıçtım. Kazak ve atkıda çok üşendim ve iğrenç bir şey ortaya çıktı bu yüzden.
Claude'a sürekli kumral diyordum ama sanırım sarışına giriyormuş. Tabi aslında sarışındı ama saçları kum rengi olduğu içi-
Susmam en hayırlısı. 
İyi günler.
NOT: Bunları koymayı unutmuşum. :|