21 Haziran 2013 Cuma

Artık Geceleri Uyuyabiliyorum *smirk*

Son 2-3 gündür uyku konusunda o kadar fena saçmalamıştım ki artık uyumamanın gayet doğal olduğunu bir şey olduğunu düşünmeye başlamıştım.
Bu arada şimdiden herkes "Hava sıcak eriyorum AÖĞEAĞÖOĞO" demeye başladı, ama ya bende sorun var ya da benim bulunduğum yerde. Okullar açıkken daha sıcaktı sanki. (Ya da banyo yapmaya üşenerek yeni bir deri katmanı oluşturdum ve sıcaktan bu şekilde korunuyorum.)
Otome Game'lere bulaştım. Benim gibi biri (manga bile okumuyorum, anime izleyen insanların yüz karasıyım sldfk) için gerçekten hayatımın hatası ama zaten abartılı olanları oynamıyorum U_U (Desem yalan olur direk hiç bir halt oynamıyorum. Çünkü ne kadar indirecek yer bulsam da internetimde sorun var. -_-") O kadar uzun süre düzgün bir oyun bulmaya çalıştım ki artık bir ara beynim kulaklarımdan omzuma aktı.. En son The Second Reproduction ve Starry Sky oynamaya karar verdim. Starry Sky'da da muhtemelen yaz mevsimindeki karakterleri seviyorum. (Şu akrep burcu, yay burcu ve beyaz saçlı koyun elemanın olduğu hangisiyse artık asdlfkmcs) Ama sadece Starry Sky - In Spring'in torrentını indirdim. Yani bilmiyorum. Sanırım en kolay bulunanı o. Ha ama onun da karakterleri fena değil. (Aslına bakılırsa şu aslan burcunun bulunduğu elemanlar hariç (Çünkü o bölümde aslan burcu hariç hepsi süzme elit gay tipler şasldcmds) diğerlerini oynamakta bir sorun görmüyorum U_U Tabi dediğim gibi önce adam gibi indirecek internet bulmam gerek -_____-)
Neyse sonra biraz da ünlü olan hafif şeylere baktım. Alistar++ diye bir Visual Novel buldum. Yanlız farkettim de, gerçekten bu Otome Game'ler bana göre değil. ._. Oynarken içimdeki çöp çatan kendini kaybediyor. Bir de bütün gamerlığımı 13-14 yaşıma kadar tüketmiş biri olarak bir oyunu tekrar tekrar oynamanın gerçekten zaman kaybı olduğunu düşünen bir tipim. Hatta şu sıralar oyun oynamanın bile zaman kaybı olduğunu düşünüyorum ki haklı sebeplerim var, sonuçta zaman değerli (dedi son 3 gündür 30 saatten fazla bilgisayara oturan embesil.)
Neyse zaten o kadar maldı ve 2 kere oynamama rağmen embesil Merui'yi istediğim gay tipli velete yamayamadığıma o kadar uyuz oldum ki küfredip bıraktım şu an.

RE: Alistair++

Çok süper bir oyun mu? Hayır.
Peki çizimleri mi çok süper? O da hayır.
E o zaman karakterleri mi süper? Hayır...
Hiç bir şeye evet demeyi düşündün mü? Şey, aslında... Hayır.
Olm işin gücün muhalefet mi senin? ... Sussana sen, mal.
HIH. Kendimle kavga ediyorum. Yazıklar olsun bana. :|

Heh, şimdi açıklama yapmam gerekecek. Öncelikle olur da oynamak isterseniz şuradan indirebilirsiniz ama ondan önce DESURA'nın mal programını indirmeniz gerekiyor. Ama zaten çok ağır dosyalar değil. Kısa sürer yüklenmesi.
İkincisi, belirtmem gerekirse, bu tür şeylerde yeniyim ama anladığım kadarıyla genelde kızlar ultra mega süper über gerizekalı olmalarıyla tanınıyor Otome Game'lerde. Ve kız abartılı mal olunca da oğlanlar sapıtıp kıza pata küte girişmeye başlıyor. (Gözlemlerimi Selene'nin telefonda oynadığı Love Academy üzerinden götürüyorum ki harbiden, o oyun bence kadın milletini geç insanlığa hakaret lan. Herkes birbirinin üzerine çullanıp bir şekilde birbirine giriyor laksf (Güldüğüme bakmayın, o oyuna cidden sinir oldum.))
Bu oyunun da oynanabilir olmasının sebebi kızın mallıkta çığır açmamış olması. Tamam, mal, ama mallığı da bir yerde bırakmış, hakkını yememek lazım.
Oyunun konusu şu; Merui diye bir kız var, okulda öğle arası en sevdiği MMORPG'i oynarken (daha doğrusu bir boss'la cebelleşirken) Alistair diye bir mal gelip boss'u yeniyor ve o bölümün nesnesini alıp gidiyor. Merui de sinirlenip Alistair'i düelloya davet ediyor ama oradan sonra internet bağlantısı gidiyor falan filan.

"AGH, fuck this censor!"
ASŞOFLMDSF- Ahem. Tamam muhtemelen o kelime fuck değil screwdir ama olsun U_U
Daha sonra Merui, Fiona'yla konuşurken (arkadaki sarışın karakter) Alistair'in da onunla aynı anda kapattığını veya hattan düştüğünü öğreniyor. Sonra da buradan yola çıkarak onunla aynı okulda olduğunu düşünüyor. (Hayır, yani nasıl bir zekaysa bu? Bu ihtimal bilmem kaç binde birdir gerçek hayatta.) Ve internet kesintisi sırasında bilgisayar laboratuvarında olanların kimler olduğunu öğrenip; Alistair'in peşine düşüyor.
Şüpheliler de;
  • Travis; Bilgisayar&Oyun Kulübü gibi bir şeyin başında. (Gözlüklü olan)
  • Shiro; hiç bir halta yaramayan utangaç malın teki. (Kumral saçlı mal tipli olan)
  • Derek; okul başkan yardımcısı, popüler abazan çocuk ve Basket Kulübü'nün en iyi oyuncusu. (Sarışın, pembe perçemli (bir erkeğin neden pembe perçemi olur bilmiyorum....) gay tipli olan U_U)
"Kulüp"ün nasıl yazıldığını unuttum bu arada lasdfkm.

*Buradan sonra full spoiler olacak çünkü canım öyle istiyor.

YORUM: Merui'nin abartılı bir Otome kızı değildi neyseki. Biraz gururu vardı. Bir de oyundaki seçimler bana kalırsa çok azdı ama neyse U_U
Öncelikle gariptir, oyunda toplam 4 karakter var ve o 4 karakterin de Rivenwell Online'da (oyunun adı buydu) hesabı var. Saçmalığın daniskası asdlfm
Ahem. Her neyse. Sadece 2 kere oynadığım için her şeyi anlamış sayılmam ama şöyle bir senaryom var;

Merui, Travis, Shiro ve Derek öğle arasında Bilgisayar Laboratuvarında oturuyorlardı. Merui, Shiro ve Derek Rivenwell Online oynuyorlardı, ardından internet kesildi. Merui, Travis'i pro olarak görüp yardım istedi, biraz konuştular. Sonra Merui sınıfa gitti ve Shiro'yla bir proje ödevi için grup oldu. Merui, Fiona'dan haberleri aldı ve ardından Bilgisayar Laboratuvar'ına giriş yapanların listesini aldı. 
Sonra Derek'le tanıştı. Derek tam bir yavşaktı ve Alistair olma ihtimali vardı. (Ve ben onun Alistair olduğunu bile bile çıkma teklifini kabul ettim çünkü ben amansız bir çöpçatanım sadlfm) 
Merui okulun ardından eve gidip Rivenwell Online'a tekrar girdi ve orada tekrar Alistair'le karşılaştılar. Merui, Alistar'e biraz sataşıp kim olduğunu bildiğini/bulacağını söyledi. Alistair de bunun ardından Merui'nin kim olduğunu anladı. Sonra da 1 ay sonra Merui'nin Alistair'i bulup bulamayacağı üzerine iddiaya girdiler.

Buradan itibaren ilk oynadığım sona göre devam edeceğim;
Merui, Travis'e Alistair'den bahsetti. Travis de oyun konusunda kızarıp bozardı ve Alistair olmadığını söyledi. Shiro, Merui'nin yanında mızıldanıp durdu. Derek yavşaklıkta sınır tanımadan kıza sarkmaya devam etti. 
(Kıçtan sallama bölümü) Travis aslında Rivenwell Online'da "Oda" adında pro bir üstattı ve Merui'nin Alistair'den bahsetmesi üzerine oyuna geri dönüp Alistair'i aramaya başladı. O sırada Fiona adı altına saklanan Shiro da (Yanlız Shiro'nun Fiona olduğunu öğrendiğimde şoka girmiştim. Fay şerofsiz fay...) Alistair'i araştırıyordu. BAM BAM BAM BAM...
Kısacası o sırada Merui'nin 30 gün ortalıkta sürtmesine yardım ettim. Şöyle şeyler oldu;

Derek süs havuzunun karşısında anatomik deformasyon geçirdi.
Acil şifalar diliyoruz...
Travis yavşağı Merui'ye saldırdı.
Agresif gerizekalı.
>:C

Mal Shiro proje ödevi yaparken kızın yanında uyuyakaldı.
Suskun duruyor ama adam Merui'ye yaklaşmak için denemediği yolu bırakmıyor. CIK CIK CIK...

 Hayır,  bir de bu kadar şeyin arasında merak ediyorum. Okulda muhteşem tarihçimiz tarafından sırf kız gibi giyinmiyor veya düzgün görünmek için kıçımı yırtmıyorum diye pijamayla geldiğim iddia edilmişti. (Ki biz ona eşofman diyoruz Bay Cinyıs. Adama yemin ediyorum çok uyuz olmuştum.) Ama bu kız şaka maka gerçekten pijama giyiyor lan sadlfkm


Neyse devam edelim. Bu kadar olayın ardından baştan beri Alistar'ın Derek olduğuna emin olmama rağmen aklım karıştı ve bir anlık mallıkla (Shiro'nun çok yavşak olduğunu düşünmekten Alistair olamayacak kadar mal beyinli olduğunu göz ardı etmiştim.) oyunun sonunda Shiro'yu seçtim. Ve onun Fiona olduğunu öğrendim. Ama o da Merui için Alistair'i araştırmış ve Derek olduğunu öğrenmişti. Merui'ye söyleyince Derek oraya çıkıp bir kaç laf etti ve olay yerinden can havliyle topuklayarak kaçtı.
Merui, Shiro'ya neden bu kadar uğraştığını sorduğunda da Shiro kızdan hoşlandığını söyledi ve olaylar bağlandı.

HRRR PİS YAVŞAK!
Diğer oynayışımda da Merui'yle Derek'in arasını yapmaya çalıştım. Alistair'in Derek olduğunu söylediğimde, Derek Şubat'ın 29 çektiğini ve 30 gün olduğu için anlaşmanın geçersiz olduğunu söyleyip topukladı. Merui de Rivenwell Online'da kitapçıdan aldığım kitap sayesinde öğrendiği bir kuralla Alistair(Derek)'i banlattı.
Ve benim bile beklediğimden daha troll bir son oldu. asldkfcs

Yanlız, oyunun kapağını bulmak için guugılda dolaşırken farkettim de BU OYUN BENİM GÖRDÜĞÜM ENDİNGLER KADAR MASUM DEĞİLMİŞ LAN. NOOLUYOOOOĞOĞOĞOO u(oAou)
Neyse, bu konuyu da burada noktalıyorum. U_U


 Sanırım şimdi kendi mimimi yapmalıyım. TT_TT

 Mim

       Bu mimde sorulmuş soruları inandığım tüm gerçekliğimle ve gerçeklerle, araya yalanlar sokuşturmadan cevaplayacağıma benim için değerli olan ve olmayan her şey üzerine elimin altındaki klavye ve mouse üzerine yemin eder, bu değerli mimin yazarı ve oluşturucusu Lord Ninca Samurayzadeoğlu'nun yoğun emek ve uğraşları karşısında ben Lord Ninca Samurayzadeoğlu da saygılarımı ve şükranlarımı sunarım. 
Sarcasm Ovalarında At Koşturan Asil Lord Ninca Samurayzadeoğlu

KURALLAR:
  • Sorular içerisinde bir kuralla belirtilmediği sürece, soruları yalanlarla cevap vermek kesinlikle yasaktır.
  • Sorulardan herhangi biri boş bırakılamaz.
  • Mim bitirildikten sonra kadim bir ritüel olarak 3 su bardağı -yaklaşık 800 ml- su içilmelidir. (Lütfen yanınızda bulundurunuz.)
  • Mim aile bireyleri tarafından yarıda kesilirse lütfen kaydedip kapatınız, sekmeyi değiştiriniz veyahut pencereyi aşağıya indiriniz.
  • Bu mimin ideal cevap süresi 15 ve 45 dakika arasıdır. Puanlama veya sıralama yapılmayacaktır.
  • Mim yapılırken giriş ve kurallar kısmının paylaşılması zorunludur
  • Başlamadan önce lütfen ekran parlaklığınızı makul bir düzeye getirip fişinizi elektrik kaynağına takınız. Ani kapanmalar ve batarya bitmesi gibi vakalar sigortamıza dahil değildir.
Ben, Ninja, yukarıda yazan tüm kuralları kabul eder, tüm şartları sağlar ve mime başlamayı arz ederim.

  1. En sevdiğiniz renk/renkler nedir? Sarıdan başlayıp maviye kadar giderken yoluma çıkan tüm renkler. Sadece turkuaza biraz gıcığım var çünkü normal bir insandan tut en gerizekalısına kadar nedense herkes turkuaz seviyor.
  2. İnsanları boy/kilo/dış görünüş/göz rengi/vesaireye göre sınıflar mısınız? Evet, kimse yalan söylemesin. Herkes yapar bunu sonuçta, hani yapıyor, yapar bile değil. "Oha tipsiz.", "Tek kaşlı!" diye insanları aşağılamak bile başlı başına bir sınıflandırmadır. Ha ben bunu dalga geçmek için yaparım. Amacım nadiren aşağılamak olur. Ama şu var ki; vücudunda gram kas olmadan, yemek yemeyerek zayıflamaya çalışan tiplere uyuz olurum. Arkadaş diye yanına taktığın adam yemek yer lan. Ben ağzımla burnumla yemeğe gömülmüşken, 15 tane peçeteyle ağzını gözünü silen, patates kızartmasının üzerine ketçap mayonezi boca edip hamburgere mayonez bırakmayı unuttuğu için ağlamak varken bunları tepsiye döküp elitçe yemeye çalışan, bir fastfood zincirinde bile utanmadan erkek tavlamak için zarif hareket etmeye çalışan tipleri sınıflarım. Evet, ölümüne sınıflarım hem de. Bok yesinler. Ha bir de kendini güzel/yakışıklı sanan insanlara aşağılamak için tipsiz demekten çekinmem. (Yine de dememeye çalışıyorum ama)
  3. Ayakkabı numaranız nedir? 39,5. Ayağıma 39 girmiyo kolay kolay.
  4. Hiç dişiniz çürüdü mü? Hayır, ve çürümesinden çok korkuyorum. ;A;
  5. Herhangi bir yeteneğiniz var mı? Sayılırsa; bazı sporlar, resim çizmek, enstrüman çalmak, hikaye ve karakter uydurmak sanırım. Aslında neden yetenek diye sorduğumu merak ediyorum. Sonuçta insanlar muhteşem yeteneklerle doğmuyorlar. Sadece yatkınlık ve uğraşmakla yetenek elde ediliyor. ._.
  6. İlgi alanlarınız nelerdir? Dövüş sanatlarına acayip meraklıyım, ama kimse beni göndermiyor. Resim konusunda meraklıyım ama sadece inceleme aşamasında. Ressam falan bilmem, hiç entellektüel değilim. Müzikte de sadece çalmaktan zevk alıyorum. Dinlemek beni sıkıyor. Basketbol ve havuzlarda normal insanlar normalce yüzerken salak sulup dalıp durmayı severim. Dil öğrenmek isterdim ama şu anda bile İngilizcem Güneylilerin aksanını anlamama yetmiyor(Çünkü onlar uzaylı.), ayrıca dil öğrenmek için çok üşengecim. Kitap okumayı severim. Bilmediğim kurguları öğrenmek hoşuma gider. (İnsancaya çevirirsek; Farklı dünyaları keşfetmek hoşuma gider.) Hikaye uydurmayı severim, yine. Ama uydurduğum hikayeleri resimle kağıda aktaramadığımdan yazmak zorunda kalmak sinirime dokunuyor. Yazma konusunda da pek iyi değilim çünkü.
  7. Hayatınız boyunca en nefret ettiğiniz insanlardan birinin kişiliğini tanımlayınız. Aklıma pek gelmiyor. O_O Ama şey... Hmmm... Genel olarak ortak özellikleri çok sabit fikirli olmaları. Güvendikleri birinin/kaynağın söylediği her şeyi akıllarında tartmadan doğru kabul etmeleri. Sorunlarını göz ardı etmeleri. Yanlış şeyleri kişilik özelliği olarak benimsemeleri. Dışarıya gösterdikleri yüzlerinin altında özgüvenlerinin sıfır olması. Her zaman baskıcı olmadıklarını iddia edip her zaman en büyük baskıyı yapmaları. Mızmızlanmaları. Sinirlerini kontrol edememeleri. Vesaire...
  8. Şu anda resmi olarak eğitim görüyor musunuz? Okulla ilgili düşüncelerinizi belirtiniz. Eğitim görüyorum. Okuldan nefret ediyorum. Çünkü insanlardan nefret ediyorum. Bizim burnumuza kakmaya çalıştıkları müfredatlar ilgimi çekmiyor. Normalde gerçekten meraklı biriyim ve okullar merakımı söndürüyor. Eğer kendime bir usta bulabilecek olsam ve bu da legal olsa direk okulu bırakırdım.
  9. İnsanlarla ilişkilerinizi nasıl tanımlarsınız? İnsanlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Dediğim gibi insanlardan nefret ediyorum. Her kötülüğün, pisliğin, rezilliğin altından insanlar çıkıyor. Hepsi kişiliksiz, sadece kendilerini önemsiyor ve karşılarına çıkan engelleri umursamadan yakıp yıkıyorlar. En aptal sorunlar dışında her şeye karşı umursamazlar ve doğaya hükmedebileceklerini zannediyorlar. Bunlar hep moron işte.
  10. Cinsiyet rolleriyle ilgili fikir ve düşünceleriniz nelerdir? Cinsiyet rolleri kadınları gerizekalı, erkekleri kabız yapıyor. Bir de bu rolleri kendilerine görev edinmiş gerizekalılardan ve bu rollerin sorununun nerede olduğunu anlamadan isyan etmek için yırtınıp kendilerini rezil eden gerizekalılardan nefret ediyorum.
  11. Türkçe'nin dil kurallarını nasıl buluyorsunuz? Türkçe iyi güzel de dil kuralları gerçekten çok uydurma duruyor. İnsanlar sanki sırf kural uydurmak için uydurmuşlar. Bir mantığı yok. Yani dünyada dil kuralları olmasa ve dilleri iç güdülerimizle konuşup öğrensek bence her şey daha kolay olurdu. Açıkçası ben Türkçeyi de İngilizceyi de içgüdüyle konuşuyorum. Ha ikisinde de berbatım o ayrı mesele.
  12. Kendinizi etrafınızdaki insanlardan üstün görür müsünüz? Evet. Sanırım insanların elinde olan bir şey değil bu şasldfm. Yani çevrenize bakın. O KADAR MALLAR Kİ...
  13. Uykuyu sever misiniz, küçükken sever miydiniz? Uykuyu sevmem. Neden bilmiyorum. Küçükken uyuyamazdım. Uyku sorunlarım vardı. Annemleri deli ederdim. Şimdi de uyku düzeniyle ilgili sorunlarım var ve annemleri yine deli ediyorum. Ama uykuyu biraz daha çok seviyorum sanırım. Ya da yatakta boş boş uzanmayı seviyorum, bilmiyorum, yattığım anda kalkmak ve insanların arasına karışmak işkence gibi geliyor.
  14. Biri size bugün ölecek olduğunuzu söylese üzülür müydünüz, üzülürseniz ne için üzülürdünüz? Üzülür müydüm? Muhtemelen. Ama arkamda bırakacaklarım için gibi bir klişe yanıt vermiycem, veremeyeceğim. Olayı ucundan kenarından yaşadığım için kendimi biliyorum. Araba kazası geçirdiğimde "ANNEM, OKULDAN KAÇIP PLAYSTATION KAFEYE GİTTİĞİM İÇİN ÇOK KIZACAK. ÜHÜHÜHÜ." diye içten içe ağlıyordum. Yani üzülmek için kesin yeterince saçma bir neden bulurdum.
  15. Paraya ve statüye değer verir misiniz? Statüden nefret ederim. Çünkü bana kalırsa günümüzde sınıf farklarını(ayrımlarını) statü diye gözümüzü boyayıp tabakla önümüze sunuyorlar. Aptallıktan başka bir şey değil. Parayı da sadece kendimi doyurmak, kitap almak ve elektro gitar hayalim konularında değerli buluyorum. Normalde, neredeyse nedensizce nefret ediyorum. Ama mesela, para olmasaydı alışveriş yapmak bu devirde gerçekten zorlaşırdı. Sanırım sorun yine insanlarda. Biraz insan gibi davransak para da büyük bir sorun olmaktan çıkardı.
  16. Kendinizle ilgili 3'ü doğru 4 şey söyleyin. 

  • Her zaman övündüğüm bir şey değil, çünkü doğru bir şey değil ama iyi bir yalancıyımdır.
  • Bir ders kitabına bakmadığım sürece, çok dikkatliyimdir, ayrıntıları fark edip yorumlayabilirim ancak dikkatim çabuk dağılır.
  • Çabuk gaza gelirim, yapmam gereken bir işten kolayca ayartılarak vazgeçebilirim. Macera yerine görevi seçmem nadir görülür.
  • Japonca öğrenmeyi çok isterdim. Ama anime izlemek için değil. Sonuçta dil öğrenmek kültür öğrenmektir ve animeler de Japon kültüründe yeni ortaya çıkmış bir şey.

  1. Banyo yapmayı sever misiniz? Ne yalan söyleyeyim, hayır. Ama suyu severim.
  2. Hayvanları sever misiniz, en çok ne tür hayvanları seversiniz? Yırtıcı hayvanları severim. Neden bilmiyorum, sevgime engel de olamıyorum. O kadar güzeller ki.
  3. Genetik bilimiyle ilgili düşünceleriniz nelerdir? Canlıların genetiğinin değiştirilmesi sizce ne gibi sonuçlar doğurabilir? (Şöyle iyi/kötü sonuçlar doğurabilir çünkü...) Bize okullarda öğretilen, genlerle ilgili her bir bokun yanlış olduğunu savunan biri olarak ve bilim dünyasının da DNA'yla ilgili bilgisinin sınırlı olduğunu bilen biri olarak bence gen deneylerinin doğurabileceği sonuçların ne olduğunu bilmeden bu konuda kör gözlele ilerlemek yanlış. İnsanlar üzerinde yapılan deneylere zaten katı bir şekilde karşıyım, ki zaten bu konudaki ağır deneyler insan haklarını da ihlal eder. Ama aynı zamanda hayvanlar ve bitkiler üzerindeki melezleme ve gen değiştirme deneylerine de karşıyım. Keşfetmek iyidir ama genetiği değiştirilmiş ürünler bize zarar veriyor. Hem de bazı insanlar bunları biyolojik savaş denemeleri için kullanıyorlar. 
  4. Hayatınızı nasıl buluyorsunuz? Çok sıkıcı. Tabii bunun nedeni onunla ilgili hiç bir haltı anlayamamış olmam olabilir.
  5. Yaz tatilini beğendiniz mi? Şimdi doğrudan doğruya, yaz tatili büyük nimet. Ama sanki okul doğuştan gelen sorumlulukmuş da yaz tatili devletin bize bahşettiği değerli bir hediyeymiş gibi davranılmasından hoşlanmıyorum. Tatil insanın hakkıdır lan. Noluyo abim hani?
  6. Dış görünüşünüze önem verir misiniz? AHAHAHAHAHHAHAHAHA. Dostum ben en pasaklı halimle bile göz alıcıyım. *Güneş gözlüklerini takar.(Aslında güneş gözlüğü yok asldf)* Adam gibi cevap verirsem; hayır. Hatta bu konuda takıntılıyım. İnsanlara iyi görünmemek için her şeyi yapabilirim. Bir avuç gerizekalıya iyi görünmek için için kendi kıçımı yaracak halim yok ya.
  7. İnternet sizi tatmin ediyor mu? İnternet iyi, güzel bir şey ama benim şu an kullandığım haliyle (blogger, tumblr, ıvır zıvır siteler, oyun, vs) beni tatmin etmiyor. Çünkü çok malca.
  8. Kaşınızı kaldırabiliyor musunuz? (İkisini birden değil, şu kaş atma olayı.) İkisini de ayrı ayrı kaldırabiliyorum. En gurur duyduğum özelliklerimden biri. UWU
  9. Gözlüklü müsünüz? Gözlüklüyseniz lens mi yoksa gözlük mü tercih edersiniz? Gözlüksüzseniz, gözleriniz bozuk olsaydı lens mi yoksa gözlük mü kullanmayı tercih ederdiniz? Gözlüklüyüm. Gözlük takmayı tercih ederim. Denediğim kadarıyla lens takmayı beceremiyorum ve lens de sonuçta yabancı madde olduğu için gözü yıpratacağını düşünüyorum. Zaten sıçmışım göz sağlığıma daha da beter etmek istemem.
Ben, Sarcasm Ovalarında At Koşturan Asil Lord Ninca Samurayzadeoğlu, elimden geldiğince soruları cevaplamış olup, okuyan ve yapmak isteyen herkes isteyen herkes bu mimi yapabilir.

Ayrıca şimdi 3 bardak su içmeye gidiyorum. U_U
Tüm hakları saklıdır. SAMURAYZADEOĞLU HOLDING © 2013


YANLIŞLIKLA 3 KUPA İÇTİM. ÖĞÖĞÖĞÖ SU KUSUCAM. ;A;

19 Haziran 2013 Çarşamba

PeASaNT ChRONiCLeS #1


Bu devamı beklenmemesine rağmen birden aklımda oluşan mallıkta devrim yapan hikayeyi Comic Sans ms FanFiction mezarlığına adıyorum. Devamını kendimden bekliyorum.
Okur yorumları:

(Sheri)

(Selene)
NOT: Bu hikaye tamamen dalga dubarayla yoldan sapılmış bir yaoidir(aslında shounen ai bile değil). Gerçekle alakası yoktur. Paralel evrende geçmektedir.
NOTNOT: Sera bu hikayede erkek ama normalde kız. Tornado da bu hikayede erkek ama Chibi Italy'nin giysilerinden giyiyor U_U
NOTNOTNOT: Normalde Tornado(Theodore) ve Sera birbirlerinden nefret ediyorlar. Özellikle de Tornado, Sera'dan o kadar çok nefret ediyor ki adını ağzına bile almıyor. adskjhffsadf
NOTNOTNOTNOT: İnsanları trollemek için tff'de bunu gayet ciddi bir şeymiş gibi paylaşmak istiyorum asşldfmsd sonra başlasın sazan.avi dfslm

BÖLÜM 1
Tornado zorlukla fırtınanın açmakta inat ettiği tahta kapıyı kapatıp sürgüledi, ardından kapıya sırtını dayayıp yere çöktü.
Ne kadar da çok yorulmuştu! Tüm gün odun kesmiş, evi temizlemiş ve yemek yapmıştı. Tek başına yaşamak gerçekten zorluydu. Tornado çaresizce nefesini verdi. Nefesi yüzünün önünde saçları kadar beyaz bir buhar oluştururken inledi. Hava gerçekten soğuktu ve o şömineyi yakmayı unutmuştu.
Oturduğu yerden kalkıp eteklerini silkti ve şömineye yöneldi. Kırmızı elbisesinin etekleri alevi andıran bir şekilde o adım attıkça dalgalanıyordu. Şöminenin yanına geldiğinde odunları göremedi. “Ah kahretsin!” Tornado çaresizlikle mutfağa göz attı. Odunlar orada da yoktu, onları dışarıda unutmuştu.
Hemen üzerine kalın bir şal alıp kapıdan dışarıya çıktı. Kapıyı kapatmaya çalıştı ama rüzgar ellerini buzdan kılıçlar gibi kesiyordu. Parmakları hissizleşmişti. Kapıyı kapatamayacağını anlayıp hemen odunları yanına yığdığı çınar ağacının yanına gitti. Tüm odunları devrilmişti. Tornado sinirle ayağının altındaki kar tabakasını tekmeledi. Neden hep en önemli şeyleri unutmak zorundaydı sanki? Aceleyle yerden odunları toplamaya başladı. Islak odunlar hiçbir işine yaramazdı. “Kahretsin! Şimdi ne yapacağım?” Karın içinden çıkardığı odunları bir kenara koyup kuru odun aramaya başladı. Odunlar gelişigüzel dağılmıştı. Fırtınanın çınarın gövdesini nasıl aşıp odunlarını yıktığını anlayamıyordu. Sonra Tornado’nun gözüne bir karaltı ilişti. Yerde sere serpe yatıyordu,  üzerini kar kaplamıştı. Odunlar kucağında korkuyla karaltının yanına gitti. Sarı saçlar, siyah zırh ve karı çilekli buz gibi gösteren kan. Odunlar Tornado’nun elinden kayıp ayaklarının önüne düştü. “Ah, aman Tanrım… Asıl şimdi ne yapacağım?”
***
Tornado sıcak ateşin yanına bir şilte serip yabancıyı onun üzerine yatırmıştı.  Yabancının derin bir kılıç yarası vardı ve bir hayli de ateşi. Tornado yanındaki içi sirkeli su dolu kovadan çıkardığı bezi sıkıp katladı, yabancının terden yüzüne yapışmış sarı saçlarını geriye itip alnına koydu. Soğuğu hisseden yabancının kirpikleri hafifçe oynadı ve yüzü gerildi.
Yabancının miğferi ve göğüs zırhı Tornado’nun yanı başında duruyordu. Siyaha boyanmış ağır bir zırhtı. Miğferinde ürpertici motifler ve korkunç iki boynuz vardı. Tornado miğfere elini uzattı ama sonra yabancının inlediğini duydu ve başını ona doğru çevirdi. Yarasını temizlemem gerekiyor, diye düşündü. Ah, tanrım, umarım başıma bir büyük bir bela almamışımdır…
Tornado şöminedeki ateşin üzerine bir kazan koyup içerisine biraz su koydu. Makas, şarap ve biraz da kumaş alıp yabancının yanına döndü. Örgü yeleğini sıyırıp altındaki bir kaç kat kumaşı kan izinin etrafından kesti. Son katı çıkaramayınca kazanda kaynayan sudan bir maşrapa alıp yavaşça kumaşın üzerine döktü. Yabancı sıcağın etkisiyle inlerken o da yumuşamış kumaşı yaradan ayırdı. Bu sefer şarabı kaynaması için bir kenara bırakıp sıcak suyla ıslattığı birkaç kumaş parçasıyla yaranın etrafındaki kurumuş kanları temizledi. Şarap ısınınca da yaraya şarap döküp ardından iyice sardı. Neyse ki yara çok eski değildi ve iltihap kapmamıştı.
Tornado, yabancının alnındaki sirkeli bezi değiştirip onu izlemeye başladı. Uzun soluk sarı saçları vardı. Gözleri kapalı gözkapaklarının altında dönüp dururken titreşen kirpiklerinin gölgesi çökmüş yanaklarına düşüyordu. Tornado’dan daha iriydi ancak Tornado onun daha çok genç olduğunu fark etti.
 Ne kadar da yakışıklı, diye düşünüp iç geçirdi Tornado, yüzü bir sanatçının ellerinden çıkmış gibi…
***
Yabancının ateşi tüm gece düşmedi, Tornado da endişeyle onun başında bekledi. Ateşi sabaha doğru düşünce uyku sersemi bir şekilde uyanıp doğrulmaya çalıştı. Tornado yabancıyı nazikçe üzerinde yattığı şilteye bastırdı. “Hayır, efendim, kalkmak istemeyeceğiniz bir durumdasınız.” Uzun bir inatlaşmanın ardından yabancı pes edip kuru dudaklarının arasından “su” diye fısıldadı. Tornado kör karanlıkta dün yaptığı turplu soğan çorbasından içirdi. Yabancının acıyla homurdandığını duydu.  Birkaç kaşık daha içirip ardından dudaklarına içmesi için su bardağını uzattı. Yabancıya işkence etmek istemiyordu. Ama açlıktan ve susuzluktan ölmesini de istemiyordu. Suyunu içirince başının altındaki yastıkları alçaltıp tekrar yabancının üzerini sıkıca örttü.
Esneyip şömineyi izlemeye devam etti.
***
Seraphim uyandığında yanında şöminedeki ateş küllerin arasında son bir uğraşla alevlenmeye çalışıyordu. Dudakları kurumuştu. Yarası sızlıyordu. Zırhının güven verici ağırlığını hissedemiyordu ama sağ omzunda bir ağırlık vardı. Başını çevirdiğinde burnu beyaz bir yumağa çarptı. Bir şey inledi ve birden bire kendi yüzünün birkaç santim ötesinde bir yüz belirdi. Bir beyaz tavşanınki kadar kırmızı gözleri ve bir o kadar beyaz saçları vardı. Birde bire kızarıp geri çekildi. “Pardon efendim, uyuyakalmışım.”
Seraphim kaşlarını çattı. “Ben senin efendin değilim.” dedi, kibar bir şekilde konuşmaya çalışıyordu ama yarası canını yakıyordu ve bu yüzden kibar olmayı başarabildiğinden emin değildi. Beyaz saçlı daha çok kızardı. “Pardon…”
Seraphim duraksadı. “Ben Gölgeler Krallığından Lord Seraphim.”
Beyaz saçlının gözleri irileşti ve hemen ardından gözlerini yere dikip hafifçe oturduğu yerde eğildi. “Sizi ağırlamak bir onurdur Lordum. Bu sadık kulunuzun adı Tornado.”
***
Tornado havuçları ve lahanaları doğramaya çalıştı. Ama tek yapabildiği bıçağın ters tarafıyla onları ve kendi parmağını ezmek oldu. “Ah, lanet!” Bıçağı bir kenara atıp parmağını emdi.
Gözlerini her kapayışında sıradan karanlığın ardından bir çift gözün altın ve yeşil parıltılarını görüyordu. Aynı sonbahardaki dökülen yapraklar gibi… Tornado kafasını iki yana salladı. Hayır! Ne düşünüyorum ben böyle? O bir Lord bense sıradan bir köylüyüm. Gözleri hafifçe doldu ve bıçağı yeniden eline alıp düzgün bir şekilde lahana ve havuçları doğramaya başladı.
Lord Seraphim’in yarasını sabah tekrar temizledikten sonra ona temiz giysiler vermişti. Genç adam tüm gün yükseltilmiş yastığından baygın gözlerle şömineyi seyretmişti. Dünkü halinden bir hayli iyiydi, en azından ateşi biraz düşmüştü.

Tornado iç çekip yemek yapmaya devam etti. 

NOTNOTNOTNOTNOT: O kadar saçma ki konulu pornoya benzedi. (İzlediğimden değil, sadece gerçekten saçma olduklarını biliyorum)

18 Haziran 2013 Salı

Kitap Bombardımanı Olmayı Canı Gönülden İsteyen Ama Benim Üşengeçliğimden Olamayan Yazı

Bu ne biçim başlık böyle?

Ne kadar sıkıldığımı ne ben anlatabilirim ne de bu klavye. Zaten Türkçe'm 2. sınıf düzeyinde. Kendimden hiç bir halt beklemiyorum.
Buz ve Ateşin Şarkısı (Bkz.: Taht Oyunları (Dizi olan (Game of Thrones))) tanıtımı yapmak istiyordum ama farkettim ki çok üşeniyorum. Bir de dizi çıktıktan sonra resim bulma işi iyice zorlaşmış anladığım kadarıyla, dizide oynayan karakterler benim hayal gücüm ve kitapla (bana kalırsa) ciddi anlamda ters düşüyor. Karakter seçimi çok da kötü değil ama kitabı çok iyi yansıttığını söyleyemem.
Bir ara resim çiziyordum ama artık o da yok. Tabletim kafayı yemeye başladı. Bir de artık beynimin resim çizmeye yarayan kısmı iflas etti. (Aslında beynim tamamen iflas etti.)
Günlerdir içimde çok güzel yemek yapabileceğime dair yoğun bir his vardı. (Muhtemelen açlıktan bahsediyorum.) Makarna da pişirmiştim. Bu sabah da dedim ki; "Canım cips çekti hadi patateslerle cips yapmaya çalışayım." Sonradan bunun büyük bir hata olduğunun farkına vardım. Patateslerin nişastaları aktı. Baharatlar yandı. Bazısı pişti bazısı pişmedi. Hepsini yedim ama saçma sapan bir şey oldu. Bir de teflon tavada, çok sıçramasın diye az yağda maşayla kızarttım. O kadar uğraşmama rağmen de ocağı mahvetmişim. Aslında ben temizlediğimi düşünüyordum ama her neyse işte. İnsanlar gereğinden fazla pimpirik. 
Dirsek çürütmenin değim değil, gerçek olduğunu fark ettim. Senenin başından beri resim çizmekten, bilgisayara oturmaktan ve okulun son haftalarında proje ödevi yapmaktan artık sağ dirseğimi çürüttüğüme eminim. Emin de değilim direk çürüdü.
Hikaye yazıyordum ama bok gibi yazdığımı farkettiğimden beri yazmıyorum. Bir hafta oluyor sanırım yazmayalı. Harbiden de bok gibi yazıyordum. İnsan bir şey yazmadan önce azıcık kurgular. Kendimden utanıyorum. 
Okul açıkken yamuk bir anket defteri satın alıp sınıftakilere (bazılarına, insandan sayılabilen bazılarına) doldurtmuştum. Şimdi düşünüyorum da ne kadar malmışım. Hala da malım.
Şu "Geri Bildirim Gönder" butonunun ne olduğunu hala anlamadım. Az önce tıkladım ama sonra açılan şeyi kapattım. Eki eki eki eki.
Aslında amacım mim yapmaktı. En iyisi yapayım. Bir şeyler yazmak isteyen falan olursa da eğer üşenmezse ve egoyizse o da mimi yapabilir. (Aslında bu, bu yazıyı bir talihsizlik yaşayıp okuduysanız ve üşengeçlikten gebermiyorsanız mimi yapın demek. Çünkü zevkten çok kendi insan tanıma yöntemlerimi sınamak için yapacağım. U_U)
Bu arada soruların neler olacağıyla ilgili en ufak bir fikrim yok.

MİM

       Bu mimde sorulmuş soruları inandığım tüm gerçekliğimle ve gerçeklerle, araya yalanlar sokuşturmadan cevaplayacağıma benim için değerli olan ve olmayan her şey üzerine elimin altındaki klavye ve mouse üzerine yemin eder, bu değerli mimin yazarı ve oluşturucusu Lord Ninca Samurayzadeoğlu'nun yoğun emek ve uğraşları karşısında ben (...) de/da saygılarımı ve şükranlarımı sunarım. 
Leydi/Lord/Dük/Düşes/Kral/Kraliçe/İmparator/İmparatoriçe/vs (...)

KURALLAR:
  • Sorular içerisinde bir kuralla belirtilmediği sürece, soruları yalanlarla cevap vermek kesinlikle yasaktır.
  • Sorulardan herhangi biri boş bırakılamaz.
  • Mim bitirildikten sonra kadim bir ritüel olarak 3 su bardağı -yaklaşık 800 ml- su içilmelidir. (Lütfen yanınızda bulundurunuz.)
  • Mim aile bireyleri tarafından yarıda kesilirse lütfen kaydedip kapatınız, sekmeyi değiştiriniz veyahut pencereyi aşağıya indiriniz.
  • Bu mimin ideal cevap süresi 15 ve 45 dakika arasıdır. Puanlama veya sıralama yapılmayacaktır.
  • Mim yapılırken giriş ve kurallar kısmının paylaşılması zorunludur
  • Başlamadan önce lütfen ekran parlaklığınızı makul bir düzeye getirip fişinizi elektrik kaynağına takınız. Ani kapanmalar ve batarya bitmesi gibi vakalar sigortamıza dahil değildir.
Ben (...) yukarıda yazan tüm kuralları kabul eder, tüm şartları sağlar ve mime başlamayı arz ederim.

  1. En sevdiğiniz renk/renkler nedir?
  2. İnsanları boy/kilo/dış görünüş/göz rengi/vesaireye göre sınıflar mısınız?
  3. Ayakkabı numaranız nedir?
  4. Hiç dişiniz çürüdü mü?
  5. Herhangi bir yeteneğiniz var mı?
  6. İlgi alanlarınız nelerdir?
  7. Hayatınız boyunca en nefret ettiğiniz insanlardan birinin kişiliğini tanımlayınız.
  8. Şu anda resmi olarak eğitim görüyor musunuz? Okulla ilgili düşüncelerinizi belirtiniz.
  9. İnsanlarla ilişkilerinizi nasıl tanımlarsınız? İnsanlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
  10. Cinsiyet rolleriyle ilgili fikir ve düşünceleriniz nelerdir?
  11. Türkçe'nin dil kurallarını nasıl buluyorsunuz?
  12. Kendinizi etrafınızdaki insanlardan üstün görür müsünüz?
  13. Uykuyu sever misiniz, küçükken sever miydiniz?
  14. Biri size bugün ölecek olduğunuzu söylese üzülür müydünüz, üzülürseniz ne için üzülürdünüz?
  15. Paraya ve statüye değer verir misiniz?
  16. Kendinizle ilgili 3'ü doğru 4 şey söyleyin.
  17. Banyo yapmayı sever misiniz?
  18. Hayvanları sever misiniz, en çok ne tür hayvanları seversiniz?
  19. Genetik bilimiyle ilgili düşünceleriniz nelerdir? Canlıların genetiğinin değiştirilmesi sizce ne gibi sonuçlar doğurabilir? (Şöyle iyi/kötü sonuçlar doğurabilir çünkü...)
  20. Hayatınızı nasıl buluyorsunuz?
  21. Yaz tatilini beğendiniz mi?
  22. Dış görünüşünüze önem verir misiniz?
  23. İnternet sizi tatmin ediyor mu?
  24. Kaşınızı kaldırabiliyor musunuz? (İkisini birden değil, şu kaş atma olayı.)
  25. Gözlüklü müsünüz? Gözlüklüyseniz lens mi yoksa gözlük mü tercih edersiniz? Gözlüksüzseniz, gözleriniz bozuk olsaydı lens mi yoksa gözlük mü kullanmayı tercih ederdiniz?
Ben (ünvan) (...) elimden geldiğince soruları cevaplamış olup, okuyan ve yapmak isteyen herkes isteyen herkes/(...),(...),(...)[veya belirli mimlenmiş kişiler] bu mimi yapabilir.


Tüm hakları saklıdır. SAMURAYZADEOĞLU HOLDING © 2013


Hmmm... Şimdi benim cevaplamam gerekirse... Cevaplamıycam aslkcmdsf çok sıkıldım. Başka bir zamana artık.

11 Haziran 2013 Salı

Serakles Karpuusi

SERİN BİR MELTEM GİBİ OKŞADI GÖZLERİMİ,
ELDEN DEĞİLDİ, SEMADAN GELMİŞTİ SANKİ..
RENGARENK BUKETLER FIŞKIRDI ELLERİNDEN,
AH" DEDİM, "MOR ATLI PRENSİM, GELİYOR PEŞİMDEN!"
KAPRUZ KESERKEN BAKTIM İNCİ İNCİ TERLERİNE
LEYLAKLARDAN ALMIŞ KOKUSUNU TOBLERONE
ENGİN BİR BİLGİ SARMIŞ BAŞINI, ALMIŞ GİDİYOR..
SALDIM RUHUMU, BEKLEMEDEN ÇEKİP GİDİYOR!

KEMİKLERİM SIZLIYOR, AŞKIMIN GÖZLERİNDEN

ARSIZCA BAKIYOR TAAA O KİLERDEN
RASTALI SAÇLARI MÜHÜRLENMİŞ, KONUŞMUYOR
PEYNİR YUTMUŞ KULAKLARI; ARTIK DOKUNMUYOR..
ULVİ BİR AŞK DEĞİLDİ BİZİMKİSİ MOR ATLI PRENS!
URAL DAĞLARININ ETEKLERİNDEN TOPLADIĞIM LENS
SANA SON KEZ BAKAMAZKEN DUDAKLARIM..
İPNELİK YAPMA HAYVANOĞLU.
— Serakles Karpuusi, Bugün 01:52

SELENE TERLİK

SEK SÜT İÇİN, İÇİN İÇİN..
ENDER BULUNAN SEVGİMİZ İÇİN.
LAL TAŞINDAN YAPILMA BİR ASLAN,
ENDAMINI ALAMAMIŞ KALASTAN.
NAR ÇİÇEĞİ KIVRILMIŞ UYUYOR,
ERNESTO* ARTIK DAYANAMIYOR. :C

TERTEMİZ BİR ÇARŞAF VARDI BİR ZAMANLAR, ESKİ DİYARLARDA
ESTETİK  BİR SAVAŞTA, KARŞI KONULMAZ BİR HUZURDA..
RİNGA TURTALARI ÖNÜMÜZDEYDİ, NUTELLALAR GÖZÜMÜZDE
LALELERSE AYAKLARIMIZIN ALTINDA..
İSYAN ETME KUSURSUZ RUHUM, AL BU AŞKI, GÖM EN DERİNLERİNE.
KRALLAR VE KRALİÇELERİN KAHKALARIYLA ONU SONSUZA DEK GİZLE..
— Serakles Karpuusi, Bugün 02:18


*Kötü bir mazisi olan bir bebek karakter.

JAMESBOB (Bkz.: James Dukas)



JESUR BİR ŞÖVALYE ÇÖKTÜ DİZLERİNİN ÜZERİNE,

AH!" DEDİ, "AHAH!" DEDİ. "BİR KURT İZİ İŞTE!"

MOMENTUM ÖNEMLİYDİ, ATILDI HEMEN ATINA

ERİNMEDİ, ÜŞENMEDİ GİTTİ TÜM YOLLARI DÖRTNAL İLA.

SİLERKEN PELERİNİ GÖKYÜZÜNÜN MAVİSİNİ, 

BIRAKTI DİZGİNLERİNİ GÖRÜNCE BAKİRELERİN EN ALÎSİNİ
ORMANDA PEŞİNDEN KOŞTURDUĞU VAHŞİ KURT TÜYERKEN,
BARON KONT JAMESBOB DÜKASILLI, ALAMADI GÖZLERİNİ GÜZEL BAKİREDEN.
— Serakles Karpuusi, Bugün 02:27



Ninja'dan Progressive olamamış Gece Şiirleri.

9 Haziran 2013 Pazar

Dud Im bord

Ne yazacağımı bilmiyorum. Çok sıkıldım. Bunaldım. Bıktım. Öğürdüm. Kustum.

Ve daha tatil bile başlamadı.

Dün 3 kez üst üste gokarta bindim ve bir binişimde çok hızlı ve tehlikeli gidiyormuşum diye adamlardan nutuk yemekten süremedim.

Bugün bol bol resim çizdim. Ve farkettim ki benim beynimde bir işi tam anlamıyla bitirmeyle alakalı bir kısım asla varolmadı. Bilgisayarda bile olsa 2 saatten fazla aynı şey üzerinde uğraşamıyorum. Bilgisayarda olmayınca zaten en fazla 15 dakika odaklanabiliyorum.

İki gün önce pizzadan damağımı yaktım ve D&R dan aylardır parama kıyıp alamadığım 30 tllik bir kitabı 5 tlye aldım.

Sanırım sadece biraz huzur istiyorum. İnsanlardan uzakta. Kafamı dinleyebileceğim bir yer.
Çünkü artık nefretim kişisellikten çıktı, insanlıktan gerçekten haklı sebeplerle nefret ediyorum.

Aptallar.
Körler.
Gösterişçiler.
Silik benliklerini bir şeyleri tanrılaştırarak gizlemeye çalışıyorlar.
Ayrımcılar.
Sınıflandırma ve statü manyağılar.
Maddeseller.
Yalancılar. Ama büyük yalanların yalancılarılar.
Çıkarcılar.
Kontrolsüzler.
Amaçsızlar.
Gereksizler.

Ve bunlar her an gözünüze batarken insanlara tiksinmeden bakmaya çalışmak gerçekten çok zor.
Kibirli olabilirim, ama kibrim henüz beni kör etmedi. Ben de insanım. Ama bu, insanların hatalarını görmezden gelmeme engel değil.

Her türlü fanatikten nefret ediyorum.
Yaptıkları şeyin daha ne olduğunu bilmeden doğru olduğuna inananlardan nefret ediyorum.

Game of Thrones'dan, George R. R. Martin'den, Cassandra Clare'den ve diğer Young Adult yazarlarından, odamdaki at bozması sivri sinekten de nefret ediyorum.

Hava ısınmasın yea.