30 Nisan 2013 Salı

Kıps Kıps

Çok sıkılıyorum.

İnsanlarla anlaşamıyorum. Son salaklıklarımın meyvesini de evrenin değersiz kıçının etrafında döndüğünü sanan ergenlerin bedduaları şeklinde alıyorum.

Notlarım gerçekten bok gibi. Nazar deysin de yükselsin diye yazıyorum;
Mat 54
Fizik 40
Kimya 60
Geometri 25
Baktıkça gülüyorum, ama garip olan konular da kolay simidini tasoyla üttüğüm sevgili simitçi.

Sınıf vatandaşlarına kalem saçıyorum resmen. İyi ki bi kalem kutum var lan. Oha.

Turkfanfiction.net'e üye oldum. Artık hikaye yazmaya hazır olduğumu düşünüyorum. (5 ay sonra muhtemelen aynı durumda olujam pısssk)

Bence kedilere pösük denilmeli. Kedi çok uyuz bir ad. Pösük ne güzel ama. Pösük otu mesela.

Müzik dinlemek benim için gerçekten ama gerçekten çok anlamsızlaştı.

Kendini kendi yapan niteliklerinden utanan insanlardan tiksiniyorum.

Hayır ateyiz değilim. Her beyni çalışan da ateyiz değil kuzum. (ve bana kalırsa agnostiklik hala çok malca (madem bilemiyosun, asla emin olamazsın o zaman direk salla kaypaklık yapma bence (ama işte sadece benje)))

"nokta nokta nokta yapan erkek iticiliği diye bir shey far bi kereeee .s" mahluklarını sevmiyorum. Zihinlerinden kıçlarına kayan egolarının çekim kuvveti benim koca kafam ve içindeki zehir kadar bile etmez. Hıgh! (diyorum ama yalan. Zehir insanlar üzerinde bir itici etmendir.)

Erkeklerle ve bağğzı kızlarla konuşurken yavşak gibi sırıtıyordum ama erkeklerin ortamın cinsiyet dağılımına göre belirli davranışlar gösterdiğini keşfettiğimden beri tam bir duvarım. Kafa adamlik prosedürlerime ihanet ettiler. (gerçi, teknik olarak ben erkeklerle en fazla geyik yaparım arkadaş ayağım yoktur. (Diyorum ki benim arkadaşlarım hep kız oldu. (He, sonuç da bok oldu ama bunun nedeni cinsiyetleri değil mal insanlar olmaları.))

Cidden çok sıkıldım.
Benden asker ol(a)maması çok acı bir durum. Ajan da olabileceğimi sanmıyorum. Tüm gelecek hayallerim suya düştü.

Bence feministler gerçekten ne istediklerini bilmiyorlar. (gerçekten (AMA GERÇEKTEN))

İnsanlardan nefret ediyorum hepsi ölsün. (Zaten ölecekler de.)

SPHÉN'den Griffon Ragnarok, Valeria, Lyra, Nero, Cassius, Elyssa, Axel, Adsız ve Adsız'a; adı bile olmayan hikayeden Armae, İkiz ve Kanat Kafa'ya merhaba diyin. (Kanat Kafa blogla tanışmıştı gerçi.)

Dahası, zaman çok hızlı geçiyor ve bu çok sinir bozucu.

Sanırım bayağıdır geceleri kabus maratonu yapmıyorum. (Belki bu gece yaparım.)

Şimdilik bu kadar saçmalık yeter.

28 Nisan 2013 Pazar

.

Bugün benim en mutlu günüm! (ve herkesin kafasını sikebilirim.)
Bugün benim doğum günüm! (ve siz beyinsizler ben doğduğum için bir günlük de olsa kölemsiniz. Eğlendirin beni.)
Kanımı akıtsanız siyah beyaz akar! (ÇÜNKÜ BEN DÜNYANIN FUTBOLDAN İBARET OLDUĞUNA İNANIYORUM! Bu da şanslı formam.)
Ben çok acılar çektim! (ve balık suratımla bunu dışa vuruyorum. Paraya para demiyorum, her şey elimin altında ama çok mutsuzum!)
Offf saçımı çekmeseneee! (flörtöz takılıyorum diye kezban değilim! Biz sadece arkadaşız tamaam mıa!?)
Sınavım çok kötü geçti! (ve seni kandırmak her zaman görevimdir mal.)
İntihar etmeyi hiç düşünmedim değil. (ama ödleğin tekiyim ve inadımdan değil, korkumdan yaşıyorum.)
***
Hala tek kişiyi bile öldürmediğime şaşıyorum. Hala boktan insan uydurması şeylere göz yumduğuma şaşırıyorum. Hala benim yanımda burç sohbeti yapabilen, yanımda mızmızlanabilen, bana çatan insanların ağzını yüzünü dağıtmayıp alttan alabildiğime şaşırıyorum. Bu kadar soğuk kanlı olabildiğime şaşırıyorum. Tam tüm aptallıkları keşfettim derken insanların yeni aptallıklar çıkarabilmesine şaşırıyorum.
Çok fazla şaşırıyorum.
Ondan da fazla tiksiniyorum.
Arada kıskanıyorum. Ama sevdiğim için değil, lanet ettiğim için.
Neden doğdum anlamıyorum. Neden kız olarak ya da. Ve neden en boktan şeyle belamı buluyorum?
"Annemi babamı sevmiyorum!" diyip iki dakika sonra sarılan mallardan değilim. Bizimkisi çıkar ilişkisi, mecburum.
Ölmekten korkmadığını söyleyenler için bile en büyük ceza ölümmüş bunu farkettim.
Hayatımın geri kalanında insanlara lanet ederek geçirmeyi planlıyorum.
Hala insan olduğum için utanıyorum.
Bir de bu blogdan da tiksindim, resmen ergen melanı.

16 Nisan 2013 Salı

Poh

Çok garip bir canlıya dönüşüyorum. Patlamış mısır yiyip limonata içerek kafayı buluyorum. Sudan ve yağmurdan nefret edip şimşekleri ve yıldırımları duymayı seviyorum. Dışarıda fırtına koparken bizon gibi uyuyabiliyorum. Hem sonuçlarından endişelenip hem de çok umursamaz olabiliyorum (aynı anda tabi). Elleri ve parmakları seviyorum. Hapşurup, aksırıp duran insanlara sempati besliyorum(Acaba neden...?(Hapşuğöğöğöehkkk!)). Bir de, bir ara insanlara abuk sabuk karakterler yükleyip kendimi kandırmayı kesmem lazım. Herkes bir ben değil, herkes gerzek değil. Uyuyorım artıkın.

12 Nisan 2013 Cuma

Gereksiz Çıkarımlar

Uzun zamandır Korra'yı bir şeye benzetiyordum ama bunun ne olduğunu anlayamıyordum. Az önce pencereden gördüğüm embesil bir güvercin benim bu derdimi çözdü. Hatta öyle bir pozda duruyordu ki, daha güvercin olduğunu zihnimle sindirememişken direk aklıma Korra geldi.
Önbilgi: Güvercinlerden nefret ederim. Yaz tatillerimi cehenneme çeviren başlıca unsurlardan biridirler. Ayrıca kafaları küçük, kıçları kocaman, azgın hormonlardan oluşan yumaklara benziyorlar ve ileri derecede geri zekalılar. (Bence bunlar nefret etmem için geçerli sebepler.)
Herhalde ön bilgide kalın harflerle yazdığım kısımları tekrar okursanız siz de Korra'yı, Korra'nın içerisindeki güvercin ruhunu veya Korra'nın aslında bir güvercin olduğunu anlayabilirsiniz.

KORRAĞ


ve güvercin


ve bu ikisini birleştirirsek;
5. sezonu, yani Ruh elementinin sezonunu elde ediyoruz;
Ve ruh bükücülüğü de ilk olarak yumurtalar yapmış. O yüzden yeni avatarımız olayı kaynağından öğreniyor.
(Ne saçmalıyorsun demeyin, eğer bir ruhumuz varsa yumurtayken falan içimize girmiş olmalı, DEĞİL Mİ? (Acınası durumda değilim, gayet mantıklı.(Tamam, biz tavuk ya da kuş değiliz, biliyorum.)))




Yazıyı uzatmak için bir şeylerden bahsetmem gerekirse, bu hafta Alex Petibör'ün (Alex Pettyfer ya da Alex Petibörpüskevit) gençliğinin esmer ve Türk halini gördüm. Aynısıydı. Sonra Selene'ye söyledim, o da "öğğğ" dedi. Asıl sana "öğğğ", ergenliğinin zirvelerindeyken Alex Petibör'e yavşarken iyiydi, dimi? Cıkcıkcık. Ben sana dedim... Dedim bu adamın buttchin'inin haddi hesabı yok, gel vazgeç bu sevdadan. Dedim, o çene genişleyerek bütün evreni içine alacak, zaten tipi de kaymış gel kurtul bu illetten. Ama kime dedim, neye dedim? SORARIM. Zaten sordum da.
Beni asıl şaşırtan da (Adamın görsellerde vücut gösterisi yapıp sigara tüttürdüğü ergenik fotoğrafları görünce kustum, beni şaşırtan bu olmadı, daha çok aradan resim ayıklamaya çalışırken işkence sebebim oldu.), Petibör'ün kumral olduğu sırrına Ben 4 Numarayım hölölölölölö adlı filmde erişmiştim. Amma velakin ki adamın kumraldan öte bildiğin kahverengi saçlı olduğu sonucuna vardım şu an. Bir insan saçlarını oksijenli suya gömerek bu kadar sarı bir renge ulaştırabiliyorsa, demek oluyor kafamdan aşağı oksijenli su dökerek görünüşümü 180 derece değiştirip, kimliğimi ifşa etmeden tüm dünyaya komplolar kurabilir, tek kişilik operasyonlar düzenleyebilir, devletleri çökertebilir hatta ve hatta eğer uslu bir cıcık olursam bir gün şirinleri bile görebilirim. (O değil de, yandaki resim nedense acayip uyuz etti beni şu an.)
Neden bahsetmeliyim bilmiyorum. Uzun zamandır kitap okuyamıyorum. Melez Sözleşmeleri'nin çıkan son kitabı Tanrı yarısına kadar güzeldi ama ikinci yarıda olaylar ve insanlar o kadar iğrenç sevgi yumaklarına dönüştüler ki sanırım bu benim bilinç altımı kötü etkiledi. O kitabı bitirdikten sonra 2 kitap daha bitirdim ama her gün oturup kitap okuyan halimden geriye her gün kederle kafasını halılara sürten bir Ninja kaldı.
Buz ve Ateşin Şarkısı'nı da bir bitirebilseydim, mutlu mesut şimdiye kadar okumayıp mallık ettiğim Stephen King ve kitaplığın arkalarında sürünen Sherlock Holmes'ları okuyabilirdim. Ama Jon Kar bile abazaya bağladıktan sonra Arya'nın başına bir şey gelmeyeceğinden emin olamıyorum. (Buz ve Ateşin Şarkısı Özeti: Olay güzel ama dakka başı her karakter sevişip duruyor. Hormonsuzlar Bakanlığı olarak bu durumu şiddetle kınıyoruz.) Bu korkuyla da okuyamıyorum açıkçası. Aptal Young Adult romanlarını bile milletin kavuşamamasından zevk almak için okuyup kavuştuklarında söven ben, nasıl okuyayım sorarım size? Buz ve Ateşin Şarkısın'dan sonra artık alet kelimesine fobim oluştu. Fatih Sultan Mehmet'in adını görünce Fatih Aegon demeye başladım. Akıl sağlığım yeterince bozuldu. Ve bu mental darbelerin ardından artık uzun süre Young Adult ve abartılı derecede uzun fantastik roman serilerini okumama kararı aldım.
Kısacası bu ve bazı başka sebeplerden dolayı kitaplarla aram çok kötü şu sıralar.

Kitapları bırakıp müziğe geçersek, saçma bir ergenlik dalgası beynimde yine kıyıya vurdu ve grunge'a geri döndüm. Alice in Chains dinleyip dinleyip kafa çekiyorum. Beynim yanana kadar sürekli belirli şarkıları dinliyorum. Bir de gariptir, bas gitarı sevmeye başladım.
Daha kötü bir şey söylemem gerekirse, neredeyse fangirllük ülkesinin sınırlarından geçmek üzereyim. Kafamda sürekli Alis in Çeynz büyüktür Nirvana değerlendirmeleri yapıp Kurt Cobain ergenlerine kafamdan sövüyorum.
Kısacası iğrenç bir insana dönüşüyorum. Ama olsun, şarkılar güzel. Hatta bir iki tanesi olsa da bazıları o kadar güzel ki bazıları psikolojik sağlıklarını korumak için dinlemiyor. Tabi onlara da direk mal diyorum ben şaskldjf

Şimdi açıklama yapıyorum;
AiC - Rooster : Vietnam savaşıyla alakalı. Jerry Cantrell (gitarist ve çoğu sözü bu abi yazıyor) babasının gözünden yazmış sanırım. Ama aklınızdan bambaşka şeyler uydurup sözleri mükemmel bir biçimde yanlış anlayabiliyorsunuz.
AiC - Love, Hate, Love : Anladığım kadarıyla benim 2 katım yaşındaki insanlar bunu sümüklü aşk acısı ve ayrılık şarkısı sanmış ama, AMA... Evet, bu zeka seviyeme rağmen ben bile anladım. Bu şarkı da Layne Staley'in (solist) ölen sevgilisine yazdığı şarkı. Sevgilisi öldükten sonra iyice kafayı yediği için bu da bayağı bir mort ediyor. Şarkının çoğu güzel ama bir yerden sonra şarkı bok oluyor ama sonra düzeliyor. Sorun yok. ehehe 
AiC - Down in a Hole : Bu blogda 15.000 kere adı geçmiş olan ama sürekli yazılar silindiğinden şu an bulunamayan şarkı. Bunun mantığını tam anlayamadım. Ya Layne ölmek istiyor, ya da... evet ölmek istiyor. (Nasıl bir uğraşın içerisinde olduğumu anladıkça akıl sağlığımdan şüphe ediyorum.)
Daha sonra düzgün olarak;
- Bleed the Freak
- Private Hell
- Would
- Your Decision
- Man in Box
falan filan. Aslında bayağı var da şimdi üşeniyorum yazmaya.
Sıra geldi, nefret ettiğim grupları yermeye! (Teknik olarak Nirvana'ya garezim yok bir kaç paragraf üstteki sövüşlerim tamamen Kurt Cobain'in fazla abartılmış olmasından kaynaklanıyor. Ne sesi o kadar abartılacak kadar güzel ne de gitaristliği. (Tüm sorunum bu yani. Yoksa manyakları severim.))

(Şartların eşit olması için iki şarkı da canlı kayıt. Rooster'ın stüdyo kaydı biraz daha iyi normalde.)

Orcinal Şarkı

(Geri vokaldeki abimiz Jerry, herhal kafayı fazla çekmiş arada inliyo askfh)

Sıçış

Artık yazıcak azmi sanırım kendimde bulamıyorum. Neyse sonuç olarak Three Days Grace'den nedensiz bir şekilde nefret ediyorum. Adamın sesini sevmiyorum, sözler her zaman ultra ergen oluyor ve sanırım new age veya alternative rock'ı pek sevmediğimden olsa gerek; dediğim gibi nefret ediyorum. (Gerçi pek de nedensiz değilmiş ha.)
Yalnız, çok saçma bir şey sormam gerek. Three Days Grace grup değil mi? Neden burda bir adam var sadece? õ_õ
BİTİŞ
Aylar önce tasarladığım Osuruk Gitar'ı hayata geçirdim. Yarı bas, yarı normal gitar olan Osuruk Gitar fikrini aylar önce Burnin' for You dinlerken bulmuştum. 
Siz de bir osuruk gitara sahip olmak için öncelikle gitarınızın alt telini koparmalısınız. (Ben Heaven Beside You çalarken Alice in Chains'in çoğu şarkısının bemolden çalındığını öğrenince gitarı akord etmeye çalışırken kopardım şahsen UwU (Biliyorum, rezillik...))
Gitar çalmaktan şişmiş sosis parmaklarım, pis gitarım ve kopmuş tel
(c) Rezil Çizik Kamera Kameraları

BİTİŞİN SONU

Ve Osuruk Gitarınız hazır! %50 basgitar, %50 akustik gitar.
Daha sonra eğer teli çıkaramazsanız, (mesela benim gibi) tele istediğiniz
motifi vererek kendi tarzınızı yaratabilirsiniz!
Şimdi, saat 12'de Zeki'yi dinlemek üzere hazırlanıyorum.  Umarım bu gece komik olur program şasldfkj
Güle gülağ.

8 Nisan 2013 Pazartesi

Telefondan yazıyorum, umarım gider. Paragraf atlayamıycam ne yazık ki. Hayatım bok gibi ve ben ne yapacağımı bilmiyorum. He, evet baya ergenik durdu. Hiç bir şey yapmayıp sürünebilirim, yazar veya çevirmen olup sürünebilirim, ressam olup sürünebilirim, mimar mühendis ya da doktor olup sürünebilirim, bilim adamı olup sürünebilirim, pastahanede çalışıp sürünebilirim vesaire. Amacım herhangi bir mesleğe laf etmek değil. Ama sonuç bu. Engin nankörlüğüm yüzünden bok gibi hissediyorum, hiç bir şeyden ders alamıyorum ve hayat da bok gibi. Her şeyi yıkmak, insan nüfusunu şu anki halinin %1'lik kısmına düşürmek ve dağlarda sekerek yaşamak istiyorum. Anarşist mi oldum bilemem ama her bi şey bok gibi. Zaten en büyük anarşik hareketim sınavlara son güne kadar çalışmamakken anarşist olamam herhalde. Ki anarşistlikte de bi nane yok. Neyse. Sıkıldım. Açım. Ve fena halde sıçtım. Sırf benim canım sıkkınken milletinki de sıkılsın psikolojisiyle yazıyorum. İnternette de adım başı bacak boyu veletler kendini bi bok sanıyor. Herkesin bana höykürmesinden bıktım, höykürmeyin bebeler, ben sapık değilim. Yemiycem sizi, en büyük amacım sizin zevklerinizi ve boktan kişiliğinizi yermek değil. (Bebelerin yaş aralığı genelde zeka yaşı aslında, her neyse.) Bir keresinde biriyle sohbet etmiştim, ama kesin maldı, sonra birine çokçokçokçok önemli bir şey sormuştum ve o dünyanın en aşağılık cevabını vermişti. Kısacası herkes mal. Sürekli tekrarlıyorum, biliyorum, ama ÖYLE. Ne dediğimi unuttum. Teknolojiden çekinmeye başladım. Ama dersten başka her şeyle uğraşma periyodumda teknolojiyi bir kenara atamıyorum. Her şey için üzgünüm. Bencil olduğum ve hiç bir bok beceremediğim için. Hiç bir şeyi anlayamadığım için. Şimdi yarı ölücem. Çok ölesim geldi. Esneyip duruyorum. Vasat geceler.

5 Nisan 2013 Cuma

İşsizlik Başa Bela

Blogger'a görmeyeli bir haller olmuş herhalde. Ya da benimki direk mala bağladı.
Bayağıdır yazmadım ama hastaydım. Yataklara düştüm. Ölmeye teşebbüs ettim, ama ateş düşüren haplar sağolsun ölmemeyi başardım falan filan.

GÜNÜN ATRAKSİYONU

Tarih öğretmenimle aynı minibüse binip yaşlı bir amca tarafından kolum kırılırken polisle kovalamaca oynamak.

GEÇEN CUMANIN ATRAKSİYONU

Ateşim çıkmadan önce yaklaşık 5 saat boyunca titrediğim zaman aralığında tarih yazılısına girip, eve gitmek. Tek başıma. Tüm yol ayakta. Gerçekten, servisi bırakmaktaki amacımı sorguladım o gün. (Servisi bırakmaktaki amacım; servişçilere uyuz olmam ve para. PARA. Sorgulamamam lazım. PARA.)

GEÇEN HAFTA MUHTEMELEN SALI GÜNÜNÜN AKSİYONU

3 kişi tarih ödevi için Konya'daki 6 müzeyi gezdik. Selene'nin insanlara ölçtürdüğüne göre yaklaşık 5 kilometre yürümüşüz. Yeni kitaplar aldım, salak tarih proje ödevimi yapmış oldum(sayılır) ve müzelerde alakasız derecede saçma pozlar verdik(ki bu resimler ödevde kullanılacak). Neden mi yaptık? Çünkü biz geri zekalıyız. 
Bu pozdan benim Hetalia'dan Amerika'nın 1. dereceden akrabası olduğumu anlıyoruz.

Atatürk'ün daktilosu. (ve ön planda mallık diz boyu)

...uhh... Açıklamak istemiyorum. Çok gerzeğiz, cidden.

Şarkıyı yanlış yazmışım askldjf

MEVLEVİ SOFRASI
BAMYA ÇORBASI - FIRIN KEBAP - ETLEKMEK
(Evet, 26. kare tekniğinden yararlanıyoruz, bilinçaltınız bu fotoğraf yüzünden hep Mevlevi Sofrası'na gitmek isteyecek. Etlekmekkk, etlekmekkkk!!!!)

Arkadaki amcanın elindeki galoşlara dikkat. U_U
Onlar sevgi dolu galoşlar.


SONUÇ

Tarih dersi lanetli.

Bunların dışında bir şey olmuyor. İki gün önce çok güzel yağmur yağdı ve matematik yazılısına girdik (bana araba çarptığında durum aynen böyleydi) ve sürekli ölmem gerektiğini düşündüm.
Sadece o gün değil. Uzun zamandır ölmem gerektiğini düşünüyorum.
NEDEN BÖYLE OLUYO?
Yok, hayır, şaka maka "hah şimdi ölücem", "yok şimdi", "olmadı şimdi", "nasıl olmaz ya... şimdi kesin" diye düşünüp duruyorum. Herhalde içimde bir ölememe korkusu var ve an be an ortaya çıkıyor. Eğer bu düşüncelere fazla takılıp kalırsam mala bağlayıp intihar etme gibi bir seçeneğim de var. Ve ben mala bağlamamayı umut ediyorum. İnsanlar gibi ölebilirim herhalde. Değil mi?
O kadar da beceriksiz olamam.
Ya da belki miladım geçmiştir?

Ne saçmaladığımı anlamadım.

Aslına bakarsanız, belli olduğu üzere sırf yazmak için yazıyorum. O yüzden şimdi yazı yazmayı bırakıp son olarak çizdiğim resimleri koyuyorum.
(Telefonumun kamerası çizik olduğu için elimden geldiğince çektim ama kameranın durumu gün be gün daha da kötüye gidiyor.)

Öncelikle bugün uydurduğum karakter; Kanat Kafa.
Herkes onu kız sandı, bu yüzden ben de hikayeyi şekillendirdim biraz.
Kanat Kafa; o önemsiz bir İskandinav Tanrısı ve herkes onu ikiz kız kardeşi zannediyor. Ve etek giymesini tavsiye ediyor. Ayrıca ağır hippi.

Ayliiin

Matematik yazılısının bünyeme etkisi.
(Ayrıca matematik yazılısından önce saçma bir şekilde Kore dizisi izleyip, Gece Evi serisi okumak istedim... (Hala buna bilimsel bir açıklama bulamadık. (Sanırım sapıtmıştım. Beynim işlevlerini yapmayı reddetmişti, falan filan.)))

Sphén ve ağabeyi Lance
(Sphén kılıcı, Lance mızrağı kullanıyor. Ayrıca Lance'in sırtındaki kurukafamsı şey tamamen hata eseri ortaya çıkmış bir şey, zaten fotoğrafta çıkmayan kısımda Feyıl yazıyor.

Sphén, eline mum tutuyor. Neden bilmiyorum.

Rem, Dawn ve Ash
Dün çizdiğim koca popolu ve yanlış kıyafetli Korra.

Kanat Kafa ve kız kardeşi.
(Sağ üst köşedeki kılıçlı şey üretim hatası. Kusura bakmayın.)

NOT: Belirtmem gerek ki kanat fetişim yok. Gerçekten yok. Neden böyle oluyor bilmiyorum. Yarasa Kanat, Kristal Kanat ve Kanat Kafa olmak üzere 3 tane kanatlı karakterim var.
NOT2: Bence ben resimde kendimi geliştirdim. (Kendimi tatmin ediyorum aslkdfj)
NOT3: Hastayken Sphén'e 4 yeni karakter daha oluşturdum. Ciddi sorunlarım var. Hikayede 3 kuşak geriye gittim.
Sanırım tamamı bu kadar.

Niyakşamlar Nalan...