22 Kasım 2014 Cumartesi

(In)fluenza

Telefondan girdiğimde blogger bloglarının sonunda hep bir .in takısı oluyor. Neden merak ediyorum (dedi B planı meslek skalasında bilgisayar mühendisliği olan (ama çalışmayan ve böyle giderse B planında çiftlikte öküz taklidi yapmak yer alacak olan) varlık.)
(Bu arada A planım sonsuz yatış yanlış anlamayın)

Gerçi emin değilim ama o blogspot.in şeysini rüyamda da görmüş olabilirim.

Grip oldum. Ölüyorum. Hayatımda içmediğim çayların hepsini son bir haftada içtim. Hala çaylardan nefret ediyorum ama boğazımı jiletle kesilmiş gibi hissettiren kısımlarını yakmaları içgüdüsel bir iyileşme hissi izlenimi veriyor o yüzden şimdilik bitki çaylarına olan nefretimi dile getirmeyeceğim. (Kurduğum cümleyi anlamadım.)

Sümkürürken kulağım tıkandığı için (sanırım iç kulağım tıkandı) dengemi kaybedip duvara tosladım ve yoluma devam ederken yerle 45 derecelik açı yaparak yürümeye çalıştım.

DERSHANEDEN NEFRET EDİYORUM.
OKULDAN NEFRET EDİYORUM.

Optik - Düz aynalar&Gölge konuları adeta mazlumların dostu. Bir bok bilmeseniz bile yeterince gerizekalı değilseniz yapabiliyorsunuz.

Organik kimyayı gavurlar üniversitede görürken biz niye şimdi görüyoruz? Şimdiye kadar zor bir tarafını görmedim o yüzden rahatım ama ne bileyim çok saçma.

İki gün önce burnumun akması dolayısıyla uyuyamadım.
En sevdiğim fanficlerin devamı gelmiyor.
Daha da çalışmazsam Allah çarpacak bence.
Arada bir birileri zeki olduğumu söylüyor ama bence gerizekalıyım. Çünkü zeki olmak fırsatları değerlendirebilmek, beynini çalıştırıp azdan çoğa ulaşmak gibi bir şey sanırım benim gözümde. (İnsanlar sanırım bunu başarı olarak tanımlıyor ama bence eğer bir insan gerçekten zekiyse başarılı da olmalıdır. Yani sanırım, eskiden böyle düşünüyordum en azından. Şu an bilmiyorum.)

Şablonum o kadar malca ki ve ben o kadar üşengecim ki muhtemelen uzun bir süre değiştirmeyeceğim. Zaten değiştirince de bir şeye benzemiyor, sadece zamanımı alıyor çünkü internet çok yavaş.

Adam akıllı bir şey yazamıyorum çünkü beynim sümüklerim tarafından perdelendi. Ve televizyon izlemek hem çok saçma hem de başımı ağrıtıyor.

15 Kasım 2014 Cumartesi

Algıda Sıçıcılık

(Muhtemelen geceleri uykusundan uyanınca telefonundan kendi blogunu okuyup, gülen ve kendini haklı bularak felsefik sularda kayıkla gün batımına yolculuk eden tek mal benim.)

Gekkan Shoujo Nozaki-kun'da 10. bölüme kadar güncel takip etmeyi başardıktan sonra gerisini koyvermemin ardından keskin bir U dönüşü yaparak 11 ve 12. bölümleri sonunda yükledim. Şu an izleyesim gelmiyor ama biraz karıştırdım ve son sahnede tam 'Eeeeüüğğğ shipe bağladılar ablama döktüğüm diller ettiğim inkarlar boşa gitti...' derken öyle bir sonla bitti ki Sakura'yı mantığa geri tokatlamak istedim.
İnsan mal olur tamam, mazoşist de olur da harbiden yani bu kadarı da fazla. (Mangada yarılmaktan önemsemiyor insan bu konuyu ama animede bitirmek için bir şeyler vermeleri gerekiyordu, bana fikrimi sorarsanız ormantiğe bağlamadıkları iyi olmuş ama daha çok kara mizaha sarkan bir şeye dönüşmüş sanki ya da ben sinirden öyle hissettim.)
Ayrıca Nozaki ailesini ve Mayu'yu görebilmek hoştu ama ben Mayu'yu adam gibi bir karakter olarak görmek istiyordum animede. Yani kenarda köşede bir boy gösterip sadece mangayı okuyanların çığlıklarıyla son bulan sahnenin yıldızı olan mob karakter olmasını istemiyordum.


Sakın cansız nesneleri yumruklamayın. Çünkü genelde sert oluyorlar ve olan size oluyor.
(Halıyı yumrukladım ve herkes bunu garip buluyor. Bilmiyorum, hani zaten bir daha canlı olmayan bir şeyi yumruklamayı düşünmüyorum ama insan bir şeyi yumruklayınca normal sayılabilmesi için illa ki duvar ya da ayna mı olması gerekiyor?)

Algıda sıçıcılık konusunda, bugün dershanede YGS sınavına girdik ve ben fizikte Türkçe'nin sınırlarını zorlayıp beleşlikten ölen iki soruyu yanlış yaptım. (Hatta birinde yepyeni bir konu uydurmuşum farketmeden. İnsani bir biçimde yuvarlanması gereken şekilleri hangi frekansla döndürürsem grileşir, buna göre dönme sayısı ne olmalı diye ciddi ciddi düşündüm. Ve hayır soru sadece boyanmış dairelerin döndürülmesinden oluşuyordu.)

Artık "Hala çalışmaya başlayamadım." cümlesini kurmaktan o kadar bıktım ki çalışmam gerektiği konusunda bilinç altıma ağır baskıya giriştim. Çalışmam lazım. Çalışmam lazım.

Hala sistemden nefret ediyorum. Bana sunduklarından nefret ediyorum. Kısmen de olsa (bakış açınızın darlığına göre tamamene kadar değiştirebilirsiniz) şanslı tarafta da olsam insanların beni koydukları demir bir izolasyon kutusunda yaşamaktan sıkıldım. Hayatım boyunca ne yaparsam yapayım durduğum yerde sayacak olmak; boş yere strese girip, boş yere sinirlenip, boş yere üzülecek olmak fikri beni deli ediyor. Öldükten sonra arkama baktığımda hayatımın yarar sağlamak üzerine değil de sadece duvarları tırmalarken etrafa sıçrattığım toz topraktan oluşmasını istemiyorum. Hep kendimi düşünmek istemiyorum. Kendimi deli ediyorum. Hep etrafımdakiler hakkında düşünmek istemiyorum. Beni deli ediyorlar.

Aslına bakılırsa hayatta insanlar biraz daha anonim olsalar bilmiyorum sanki daha kolay olurdu. Karşımdakilerin insan olduğunun bilincine varmak bana zor geliyor. Onların fikirleri, düşünceleri, hayatları ve duyguları benim ilgimi çekmiyor. İlgimi çeken şey sadece onlar üzerindeki etkim. İnsanlarda bir anlık da olsa kendi yansımamı görebilmekten zevk alıyorum.

Ama anlık olarak yaşamak istemiyorum.

Aptal küçük etkileşimler dünyasında sürüklenmek istemiyorum. Ciddi bir iş yapmak istiyorum. Bir kere de olsun ayrıntılara takılmak istemiyorum. Tanıdığım, gördüğüm insanlar şu ana kadar beni hayattan soğutmuşken tarafsızca insanlara yararım dokunsun diyemiyorum.

Benim yardım etmek istediğim insanlar hayalimdeki yüzsüz kuklalar. Acizliklerini kendileri seçmemiş insanlar, şekiller, karartılar.

Benim tanıdığım insanlar ruhlarını ayrıntılara kusmuş insanlar. Elleri, yüzleri, yürüyüşleri, bakışları, duruşları zihnime işlemiş ve benliklerinden kararmış deterjanlı sular sızıyor. Bakıyorlar, yargılıyorlar, yiyorlar ve içiyorlar. Yani gerçekten yaşıyorlar. Çoğu ben onları ne kadar önemsiyorsam beni de o kadar önemsiyor, bir çoğu bana çerçöpmüşüm gibi bakıyor, daha çoğu içinse arkaplan malzemesiyim.

Toplum dendiğinde içim bulanıyor.
Ne kadar çok insan o kadar çok sorun.

Hala insanların hepsi benim gibi olsa sorunlar daha az olurdu diye düşünüyorum.

Yazıyı yazarken o kadar çok dikkatim dağıldı ki artık devam etmek istemiyorum. Ama sadece eğer çalışmazsam ve bu kadar aptalca bir sınavı adam akıllı bir başarıyla geçemezsem olan tek şey egoma olacak.
Bana sorarsanız, hiç bir şey çözülemeyecek kadar zor değildir. Eğer öyle olsalardı var olmazlardı.
Ve ben hakkıyla yapabileceğim bir şeyde tabanda sürünmek istemiyorum. Kendime olan saygı kırıntılarımı da kaybetmek istemiyorum. Ne kadar mantığıma saçma düşse de eğer başarısız olmak beni mutsuz ediyorsa artık başarısız olmak istemiyorum. Çünkü zaten hayatta beni deli eden yeterince unsur var.