30 Temmuz 2013 Salı

Google Transalad

Uzun zamandır adam akıllı bir iki kelimeyi bir araya getiremiyorum çünkü canım sıkkın ve kılımı kıpırdatmak bile istemiyorum. Şimdi yazmamın sebebiyse anlık gaza gelme.
Son zamanlarda epey saçmaladım çünkü umrumda bile olmayan şeylerden bahsetmek zorundaydım blog yazarken. Yani dikkatimi dağıtabilmek için, vesaire. Bunun için özür dileyecek de değilim ama saçmalamakta çığır açtığımı reddedemem.
Epik Rusça ve Japonca öğrenme isteğimin ardından, belirli fikşınıl karakterler yüzünden nefret ettiğim Yunanca'yla da kafayı bozdum. Sorun şu ki antik yunan alfabesini (yani yeni harflerin ekli olmadığı şeysi) zaten Percy Jackson'ı okuduğumda ezberlemiştim. (SIRF KİTAPTA PERCYNİN ADINI OKUYABİLMEK İÇİN ALFABE ÖĞRENECEK KADAR MAL BEYİNLİYİM.)
Sphén'deki karakterlerimin de çoğunun isminin latin kökenli olmasından kaynaklı olarak (Google translate'i açıp Claud yazıp, kadının "kılaavdii" demesini dinleyip, ağlamaya başlar. AHEM. Pardon.), hatta latin kökenli olmayanların da Mısır-Roma kökenli olması dolayısıyla hepsini yunancaya bulayabiliyorum. EKİEKİEKİ.
Bir de Sphén'in geometrideki "koni" anlamı dışında, yunancada "Akçaağaç" anlamına geldiğini öğrendiğim için (Beni tanıyanlar bilir, bu anlamın, büyük bir tesadüf mü desem yoksa büyük bir iç güdü saçmalığı mı desem bilemiyorum ama benle çok alakalı olması epey komik.) havalara uçtuğum gerçeği var.
Bir de utanmayıp yunan alfabesiyle "namae wo/wa? dare da" yazdım ama abla onu adam akıllı okuyamadı.

Aslında sanırım anlatmak istediğim şey İngilizce'nin isimlerin içine etmesi. Yani bazı insanlar beceremez, bazıları uğraşmaya üşenir ama bazı insanların da değer verdiği hikayelere isim bulmaya çalışırken imanları gevrer. Sphén konusunda ben de araştırmaktan gözleri pörtleyip isim kusmaya başlayan tiplerden olduğum için, o kadar uğraşıp da koyduğum isimlerin İngilizce okunuşları yüzünden boka batmasını istemiyorum. Zaten bu yüzden Kraliyet aksanı gibisinden saçma sepelek bir şeyler uydurdum. (Tabii henüz onun ne olduğunu ben bile bilmiyorum.) Ama bunun dışında sanırım Türkçe'yle GoogleTranslate'in Yunanca'sının dil&gırtlak yapılarını birleştirerek isimleri okunmasını istediğim gibi okutabileceğimin farkına vardım.
Yunanca'ya şu anda takık olmamın sebebi bu. Yoksa yunanca kağıtta kuul ama kulakta sümüklü böcekler ve ğ (yumuşak g)'lerden oluşan acayip bir dil. Canlı canlı duyan bilir. Hoş değil.

Her neyse şimdi çok havalı durduğu için yunan alfabesiyle yazmaya çalışacağım isimleri. (Bu arada Sphén sfin diye okunmuyormuş çok mutlu oldum.)
NOT: Japonca'yı alfabesi yüzünden asla öğrenmeyeceğim sanırım. Yunanca veya Rusça daha hoş geliyor nedense. (Sanırım onların alfabeleri latin alfabesine daha yakın olduğundan olsa gerek.)


  • Σφ - "balls" demekmiş, ah, ne kadar hoş...
  • Σφέν - Sphén / Akçaağaç / Latincede de koni demek işte
  • Σφίγγω - Sphiggo (sphen'in büyük büyük büyük ....??? dedesinin adı ve aynı zamanda genderbendinin.) Gerizekalılar "Sfingo" diye yazıp sfiggo diye okuyorlar. / boğmak, öldürmek, sıkmak vs demek.
  • Bundan hiç ama hiç emin değilim, kadının dediği şey Griffion'a benzeyene kadar 15 harf falan ekledim sdklfj
    Γγρίφφων/Γγρίφφον - Griffon (Sphén'in dedesinin adı. Anlatmadığım zamandan beri Sphén'in dedesi de ana karakter oldu şasldkfj (tabi o geçmişteki bir zamanda ilerleyen hikayede (tamam biliyorum bu yunan alfabeleri gelişmemiş larvalar gibi ve kimse dediğimden bir bok anlamıyor))
  • Bαλερία - Sanırım Valeria demek yine emin değilim sadklf 
  • Κλαυδίαν/Κλαυδιαν --- VIYK. EMİN DEĞİLİM ama Claudian olmalı bu.
  • Neith'i nasıl yazarsam yazayım ingilizceye Nathan diye çeviriyor. Zaten Nathan diye başka bir karakterim de var. KAFAN İYİ Mİ GOOGLE TURANSULEYTÜ?
  • ANLAYAMIYORUM.
  • Σήθ- This must be Seth. Yani öyle, eminim.
  • YUNANCA WİKİYE GİRDİM TÖBE BİSMİLLAH.
  • YUNANLAR WİKİPEDİ KULLANMIYOMUŞ BENCE, İNSAN AZICIK TARİHİNİ WİKİPEDİYE YAZAR, MAL BEYİNLİLER NE OLACAK. Σ(▼□▼メ)
  • Νερω/Νερo -Nero en son güçlü falan demekti ama şu anki yazdığım haliyle sulu bir anlamı var... Nabıyom bilmiyorum emin olun.
  • Aυρελια - Aurelia?
  • Ilene yazmaya çalışırken Allen oldu... (; ̄O ̄)
  • Oφωις - Ophois yazmayı başardım ಥ‿ಥ
  • Ραγναροκ - Bence Ragnarok yazmış olmalıyım ama ğragnarooğğkk diye okuyor (;▽;)
  • BEN BU İŞİ BIRAKIYORUM. Σ(▼□▼メ)


Ahem... Aslına bakılırsa henüz ί ve ι, ε ve η, ο ve ω arasındaki farkı pek anlayabilmiş değilim. Hatta ξ'in s mi yoksa x olarak mı okunduğunu idrak edemedim. Ve bana kalırsa η "e"den çok "i". BENCE YUNANLAR MAL. Yoksa bunun başka bir açıklaması yok yani.


Zaten Vikipedi'ye Vikipaydeya diyen mallardan ne bekliyorsam.
Utanmasam Bikinipedia diye okurum.
HEP JAMES İŞTE BUNLAR.





Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz.

Bu arada son 4 gündür güya Eren ve Leviyi çizicektim. Hatta kafamda saçma sapan bir diyalog bile oluşturmuştum, arkada da Mikasa "NO. EREN. NO. FUCK YOU EREN."  bakışı atacaktı. Ama sadece Mikasa'yı çizdim. Hatta onu bile çizmeye üşendim. İnsanlığımdan utanıyorum. 4 gündür bekliyor ve ben ayrıntılara üşenmenin yanı sıra çok boş olduğu için bitirmeye üşeniyorum.


İnsanlığın yararına şimdi saçmalamayı bırakıp bir şeyler izleyeceğim sanırım.
Yoksa toplu katliamdan öte bir şeye gidiyor bu Yunanca sohbeti.

28 Temmuz 2013 Pazar

Bir kaç film vesaire

Dünya'nın en üşengeç malları birliğine hoş geldiniz...
Topluluğumuzda, nereden geldiği belli olmayan soğuk ve naneli limonatalar, her türlü fast food çeşidi ve her türlü teknolojik alet kullanımı tamamıyla beleştir. 
Kayıtlar henüz nerede olduğunu bilmediğimiz resepsiyondan yapılıyor olmakta olup; grubumuz, resepsiyonu hala kimsenin bulamadığı veya resepsiyonda muhtemelen hiç kimse çalışmadığı ya da binaya çok sıkıcı olduğu için resepsiyon yaptırmayı unuttuğumuz için hala kurucu üyeler dışında üyeye sahip değildir.
Bize bağış yapabilirsiniz. Devlet faturaları ödemediğimiz için her an elektriği kesebilir. Ya da faturalar otomatik mi ödeniyordu acaba...
Tuvaletler çok kirlendi, gelirken biraz temizlik malzemesi getirirseniz güzel olur aslında. Zahmet olmazsa da bir temizleyiverirsiniz.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Öhöhm.
Aslında şimdi oturup doğru düzgün bir şeyler yazmam gerekiyordu ama göstermek istediğim videoların çoğu telif hakkı yüzünden sitede yayınlanmadığı için sövüşe çöküp sekmeyi kapattım.
İnternet tarafından tescilli ölü ilan edildiğim zamanlarda çok film izlediğimden bahsediyordum. Onlardan animasyon olanları tanıtma gibi bir fikrim vardı.
--------------------------------------------------------------------------------------------
Aslında şu an bilgisayarda oturmamam gerekiyor ama ben son anda bütün işleri üst üste yığma iç güdümle barışık bir halde ne yazdığımı bile anlamadan klavyeyi tıkırdatmaya devam ediyorum.
Hayatımda ilk kez taslakta olan bir yazıyı hayatta tutuyorum gerçekten çok garip.

Sanırım izlediğim animasyonlardan ve anime filmlerinden bahseceğim.

----------------------------------------------------------------------------------------------
Çok yakışıklı olduğumu düşünüyorum.
Çok sinirlendiğim zamanlarda bazen beynimi kontrol edemiyorum da.
Ama gerçekten çok yakışıklıyım yani.
-----------------------------------------------------------------------------------------------

Sürekli açıp açıp iki satır bir şeyler saçmalayıp kapatıyorum. Bir daha taslak adlı yüce buluştan yararlanmayacağım. Bünyeme ters tepki yapıyor.
Neyse yeterince kafayı yedim bence. Bir de konularını açıklamaktan vazgeçtim. Zaten şunun şurasında bir iki saatlik şeyler. Bir başlarsam hepsini anlatıp içine ederim ben. Sonra izlerken bön bön ekrana bakıp arkamdan söversiniz.

LORAX


Lorax'ı ahaha mal gibi diyip izlemediğimi hatırlamıyorum oysaki bayağı bir güzeldi. Yani çok büyük yanlış yapmışım. İşsiz güçsüzseniz izleyin derim. Lorax, Once-ler, yürüyen ve şarkı söyleyen balıklar ve truffula ağaçları çok hoştu. Ama bol bol şarkı olduğundan Türkçe altyazılı izlerseniz daha iyi olabilir. (Ben dublajlı izlemek zorundaydım ve şahsen şarkılar dublajlanınca kendi dilimde olmasına rağmen genellikle hiç bir halt anlamıyorum.)
Bu saç gibi şeyler truffula ağaçları. Ben ilk başta bildiğin anam babam ağaç bekliyordum ama böyle olması daha güzel olmuş bence. Saç ve pamuk şeker karışımına benziyorlardı.






Burada da eşeği ve elektro gitarıyla gurbete giden genç Once-ler var. Neden bilmiyorum ama elektro gitarla gurbete çıkma muhabbeti çok hoşuma gitti.










Video ne yazık ki blogda görünmüyor. O yüzden youtube'dan izlemeniz gerekecek. Neden böyle bir uyuzluk yapmışlar anlayamadım. (Zaten günlerdir yazıyı yazmaya üşenmemin en büyük nedeni videoların açılmamasıydı.)


Megazeka

İlk 45 dakikasını izler ve kapatırsanız pek bir şey kaybetmezsiniz. Hiç izlemezseniz biraz bir şeyler kaybetmiş olabilirsiniz. Tamamını izlerseniz arada kusabilirsiniz. Bilemiyorum, emin değilim yani. Ama şu spiker kız olmasaymış daha güzel olabilirmiş gibi geliyor. :P



İzlemeyecekseniz de sadece bunu izleyin yeter şlaskdfjm


Grave of the Fireflies - Ateş Böceklerinin Mezarı

Her yerde çok övgüyle bahsedildiği için açıkçası beklentim çok çok yüksekti bu filmden. Herkes salya sümük ağladığından ve çok hüzünlü olduğundan bahsediyordu. 
İzledim... ve ne desem. Hüzünlü değildi pek. Tabii bu biraz da sizin hüzün anlayışınıza bağlı bir şey.
İstiyorsanız izleyin, sonuçta klasik anime filmlerinden biri. Ama ben yerden göğe kadar övgüler yağdıracak kadar çok sevmedim açıkçası.

Spirited Away


 Ne desem... Ne desem... Gerçekten çok güzeldi. Benim burada salyalarım akarak ve ful saçmalayarak tüm filmi anlatmamdansa izlemenizi tercih ederim. İzlediğim en güzel Studio Ghibli filmiydi. (Totoro ve Kiki'den daha çok sevdim neden bilmiyorum.) 
Elbette filme dair en sevdiğim kısımlar;
  • Haku. Üzgünüm ama Haku isminin yeri bende ayrıdır.
    Ejderhaları da severim.
    Bishieleri de öz ağabeyim olarak benimsemek gibi bir iç güdüm var.
    Bir de Kim Possible'daki Shego'dan beri yeşil göz-siyah saç ikilisini yakışanlarda çok severim. U_U
    Kısacası ailecek çok sevdik, takip ediyoruz.

  • Yüzsüz Ruh. Neden bilmiyorum ama çekingenliği ve mallığı bana çok sevimli geldi. Yürürken bacaklarının görünmesi de çok komiğime gitti. Maskesinin de gülümserken bile oldukça ifadesiz olması da hoşuma gitmiş olabilir U_U
    Ayrıca Yüzsüz Ruh çok güzel ip eğirip örgü örüyor dostum. 
    Böyle bir yeteneği gözden kaçırmamı beklemeyin benden U_U


  • İs goblinleri. En az benim kadar açıkgözlerdi. asdşlfkjds 
    Ayrıca inkar edilemeyecek bir sevimlilikleri var U__U
    Sırf zevk için kollarından sündürmek ve üstlerine basmak isterdim sanırım. ¬‿¬
    O yedikleri yıldızların tadını merak ediyorum bir de o_o

Aheaheahsdfh
Bir kaçı ortalıkta kolsuz bacaksız yuvarlanıyor. Gerçekten çok gerizekalılar. (;▽;)

















  • Bzzz ve Chu. Ben ağır bir sapığım. Kabul ediyorum. sadlfkj


  • Ve tüm diğer beyin özürlü ruhlar.


Beyin özürlü hamam civcivleri.

Turp ruhu.


 Sanırım bu kadar yazacağım. Ablam takırdanıp durduğum için bana küfrediyor.
 Herkese iyi günler. (; ̄O ̄)

19 Temmuz 2013 Cuma

Çizimler

Neden her zaman sinirden köpürürken bloga dalıyorum bilmiyorum. Herhalde yapabilecek daha makul bir şey bulamıyorumdur.
Son zamanlarda çok resim çizdim desem çok pis yalan söylemiş olacağım. O yüzden direk 3-5 parça resim koyup gideceğim. Gerçi bunlar deviantartta da var ama neyse. İş olsun torba dol- O laf olsun torba dolsundu. Tüh.
Özlü sözüm bile yok.
Bu arada blogdaki kenar genişliği çok dar olduğu için resimler minnacık olacak. Kayda değer yazı da olmadığı için üzerine tıklayıp rahat rahat bakmanızı öneririm.
Kabul bu biraz çarpılmış gibi. asdf

Bu sanırım en sevdiğim. Nedense bana çok kuul geliyor.


Bunu aslında renklendirmiştim ama ablam Azula Cullen diye dalga geçince sinirlenip sildim.

Bu da çok kopuk oldu ama en azından karakterleri çizmiş oldum. Bir daha bir şeyler çizersem (yani çok sevgili ailem bana bilgisayarı da yasaklamazsa) Satin'i, Axell'i, Avery'i ve Neith'i çizmek istiyorum. Belki Aurelia'yı da çizerim. Gerçi chibimsi olmayanlar çok uğraştırıyor çizimde ama neyse, zaten adam gibi boyamıyorum bile eheheheheh.
Bu arada sağdaki Sphén'e temelli sıçtım. Kazak ve atkıda çok üşendim ve iğrenç bir şey ortaya çıktı bu yüzden.
Claude'a sürekli kumral diyordum ama sanırım sarışına giriyormuş. Tabi aslında sarışındı ama saçları kum rengi olduğu içi-
Susmam en hayırlısı. 
İyi günler.
NOT: Bunları koymayı unutmuşum. :|


16 Temmuz 2013 Salı

Bir Lağamın Çöküşü

2 ya da 3 hafta oldu. Yani sanıyorum. Bence 3'tür ama yalan olmasın.
Sızlanıp durduğu için içten içe küfrettiğim ve içten içe tiksindiğim insanlarla alakalı tüm hastalıklara yakalandım. Artık dersimi almış olmam lazım, benim yerimde bir başkası olsaydı dersini alırdı en azından.
Kınamanın gücüne inanmaya başladım. Birine küfrediyorsun veya küçük görüyorsun ve anında aynı şey senin de başına geliyor.

Feministlerden ve kadın düşmanı yobazlardan nefret ediyorum. Yobaz kelimesinden pek hoşlanmıyorum ama bu adamlara değil müslüman, dinci demek bile ayıp günah resmen. İnsan bu kadar mı mal olur, bu kadar mı bir şeyi kendi götü için yorumlar lan. Ayrıca feministler de gerizekalı. Gidin dünyada adınızı bırakacak iki bok yiyin sevişmek için hak arayacağınıza da en azından artık kadınlar gerizekalı diyemesinler.

3 alfabe biliyorum ve bunlardan hiç biri katakana ya da adını unuttuğum diğeri değil. Oysaki bildiğim iki alfabenin de dilleriyle alakalı toplam 3-5 kelime biliyorumdur. Gerçekten ilginç.

Şu sıralar çok sinirliyim. İnsanlara karşı tiksinti katsayım abartılı bir şekilde arttı. Hala internetim varken kudurup kudurup telefondan blog yazıp sonra da silip sinirimi atıyordum. Artık bir şeyler yazmak da fayda etmiyor. Neredeyse doğru düzgün kaş çatabilmeye başlayacağım artık.

Kore dizisi kusma anılarım hayatımda tekrar canlandı o kadar ki sokakta Koreli görsem muhtemelen katlederim. Ablamı da katlederdim (ki bana öyle boklar yaptı ki şimdiye çoktan boğazına makası saplamam gerekirdi) ama hayat... Her istediğini elde edemiyorsun.

Ablamı öldürme kısmına gelince, en son sinirlenip ablamı boğmaya çalışmam dışında fazla şiddet eğilimi göstermedim. Arada yumruklayıp tekme atıp ortamdan topukluyorum ama bilmiyorum. Gerçekten ne aileme ne de insanlara güvenim kalmadı. Ne sözlerini tutuyorlar de doğru sözlü olabiliyorlar. Arkamdan çevirmedikleri iş kalmadı.
Bir de yaşlı insanlar çok sinir bozucu işleri güçleri dedikodu yapmak. Ha, belki ben de yapıyorum ama tamamen boktan bir insan olmamdan kaynaklanan insanları ispiyonlama içgüdümden kaynaklanıyor bu. Bir de hak ediyorlar lan.

İnsanların vefasını da gördüm son bir kaç haftada. Ben kusmuğumda boğulurken dişini fırçalayamadığı için naz yapan gerizekalılardan tutun zamanında kıçımın ucundan ayrılmamasına rağmen şimdi umrumda bile olmadığım insanlar da vardı.
İşte bunlar hep Üllümünati.

Hala insanların hayatlarıyla ne yaptıklarını sorgulamamalarına şaşıyorum.
Gerçi benim hayatım da bir sayısalcı olarak bu ağustostan itibaren bitiyor.

Geberdiğim sıralarda sürüsüne bereket film izledim. Belki bir ara onları koyarım. Olmadığım zamanlarda o kadar çok yazı yazılmış ki muhtemelen hepsini okumaya üşeneceğim. Ve bazılarını çok sevsem bile ortamda fazla saçma kaçacağı için yorum yapmadan stalker edasıyla gölgelere gizlenerek olay yerinden uzaklaşacağım.

Her neyse, sanırım insanlara sövmeyi bir ara bırakmam gerekiyor.
Bir de bu blogu izleyen ve ruh hastalığıyla yakından uzaktan alakası olmayan kişilere gerçekten acıyorum. Sizin için çok üzülüyorum, amacım sizi öldürmek değil. (Gerçi muhtemelen okumuyorsunuzdur.)