3 Eylül 2014 Çarşamba

K.O.

Merhaba.
Doğru düzgün bir başlangıç yapacağım çünkü yazının devamı katliam olacak bari baştan biraz kurtarayım durumu.
Dün benliğimi kaybettim. Arada oluyor. Fazla ekrana bakmamak gerekiyor. Ya da fazla okumamak. (Sabah 6-9 arasını ve akşam 5-2 arasını tam olarak hatırlamıyorum.)

Nero bb
 (Bkz. Agrasyon yapan ergen, enik gibi ağlayan bebe, Power Rangers)
Sonunda Devil May Cry 4'ü oynayabildim. Sonunda diyorum çünkü 4,5-5 yıldır oynamak istiyordum ama oyunu aramaktı bulmaktı falan çok uğraşasım gelmiyordu. (Ne kadar da gönülden bağlı bir fanım ben böyle...) Sonra işte lafın kısası yıllar geçti. Oyun ele ayağa düşmüş zaten indirimden aldım. (Vay canına şu an kesinlikle oynamaya ikna oldunuz, buna eminim.) Oynadım yılların hasretiyle. Ders çalışmam gerekirken Echidna yumurtaları kestim. Konu tekrar etmem gerekirken çirkin kurbağalar tarafından çiğnendim. Uyumam gerekirken sevdiğim kız bana abi dedi. (İnkar etmeyelim ağladım delice)
Şimdi salak suluk konuşuyorum ama oyunu tanıtmaya niyetim yok. Çünkü üniversiteye kapağı atınca (inşallah diyin dostlar inşallah (çalışmıyorum zaten belki bir ihtimal duayla sıyırırım yardım edin azıcık)) adam gibi bir blog açıp (aslında bloglarımdan birini adam etmeyi planlıyorum) Devil May Cry 4'ü tekrar oynayıp sonra DmC'yi oynayıp sonra da eğer grafikler beni kör etmezse (ki muhtemelen edecek) Devil May Cry 3'ü oynayıp tanıtmak istiyorum. Zaten hiç bir şeyi övemeyen biri olarak vay senaryosu neydi öyle falan diyemeyeceğim ama cidden güzel oyundu. Mimariye hayran kalıp salya akıtmaktan oynamayı unutacaktım. (Eğer oynamak istemiyorsanız bile en azından 8. bölüme kadar gelip Fortuna Castle'ı geze geze dibinizi düşürmeniz gerek. Yoksa yaşamış sayılmazsınız. (Tabi gerçekte ülke ülke gezip şu kale benim bu şato senin dolaşmıyorsanız.))
Ya cidden ama çogzeldi ya Fortuna Castle. Opera binası da güzeldi ama Fortuna Castle ayrıydı. Nikahıma alacam ben onu.
#Nero'ya neden Power Rangers dediğime gelirsek elemanın seslendiricisi bizim eski Power Rangersgillerin Siyahını oynayan adammış. Sesi çok ergendi falan ama çok sevdim ne yalan söyleyeyim. Hele hele bacı Kyrie'yi ebe dede kaçırınca (Aslına bakarsanız oyundaki herkese ad taktık ablamla.) yeri yumruklayıp yavru enik(??? enik zaten köpek yavrusu demek ama???) sesleri çıkararak ağlaması kalbimi fethetti eve evcil hayvan olarak alıcam Nero'yu.




İnsanların Hotel California şarkısını neden sevdiğini anlamıyorum çünkü hayatım boyunca o şarkıyı hiç bir zaman sonunu bırak yarısına kadar bile dinleyemedim. Nedense içim bayılıyor. (Aslında dünya üzerindeki en ölümcül şekildeki baygın şarkıları dinleyip ölmeyen bir insanım neden bu şarkıyla aram bozuk anlamıyorum. Hippiliği yanlış frekanstan bağlamaya çalışmışlar gibi hissettiriyor. (Bu The Eagles'ın hippilikten çok uzak olmasından kaynaklanıyor olabilir.))

Son zamanlarda farkediyorum da çizdiğim resimlerin bir halta benzediği yok. Garip olansa internette benim sonsuz sıçışımdan -bu sıçış biraz fizik kurallarını aşan bir sıçış, maddesellik boyutunu çok uzun zaman önce geçti ve zamana hükmedebiliyor- fena sıçışlarda olan insanların resimlerinin ilgi görmesi. Yani, bilmiyorum garip. Gerçekten garip. Çünkü ben çizimlerimin kötü olduğunu biliyorum -inanmayan zombimsi renk uyumuna ve asla varolamayan arkaplanlara baksın- ve onların bu özbilinçten kilometrelerce uzakta olmaları beni gerçekten üzüyor.

Hayatımdaki temel sorunun dikkat dağınıklığı mı yoksa ağır mallık mı olduğunu bir türlü tanımlayamadığım şey olduğunu farkettim. Dışarıdan sıradanlığın kitabını yazmışım ama içimde asfalta zift döküp yol şeriflerine yama yapıyorum. Yani gereksiz işlerle meşgulüm. Resim çiziyorum boş duruyor, bir şeyler yazıyorum boş duruyor, uyuyorum daha bir boş duruyor. Zaten düzenli olarak yemek yemeyi unutuyorum. Doğru düzgün gitmediğim havuzda yaptığım kaslarla gözümü ovalıyorum -bunu nasıl becerdiğimi ben de anlayamadım ama kollarım parmaklarından muhtemelen daha hijyenik olduğundan takmıyorum-. Bir şeylere heveslenip sonra o hevesin ders çalışmama azmi olduğunu farkediyorum. Böyle ergen hallerinde takılmak mal mal şeyler yazmak hiç hoş değil, biliyorum da yani abicim bir insanın elini değdiği her şey mi boş olur anlayamıyorum ki. -Bu konuya eğer sıkıntıdan gebermezsem geri dönerim.-

2-3 dil bilen insanları kıskanıyorum çünkü ben vaktimi ayırıp ingilizcemi bile adam etmeye üşeniyorum. Zaten şu hayatta grammer kadar ağırıma giden bir şey yok. İç güdüyle dil mi öğrenilir kimi kandırıyorum bilmiyorum.

Hayatımda şunu da yapmadım, şu da başıma gelmedi diyemeyeyim diye resmen başıma gelmeyen kalmıyor. Ailem beni unutup dışarı çıktığı için havuz dönüşünde eve balkondan girmek zorunda kaldım. (Neyseki sitede inşaat var da inşaat iskeletleri falan vardı onlara tırmandım. Yoksa gebersem çıkamam bizim katın balkonuna apartmanda tutunacak yer yok ki anasını satıyım boyum kaç zaten?)

Artık cidden neden bahsettiğimi bilmiyorum.

Geçen gün (dün) bir fanfic okuyordum ve yazarı Türk çıktı ve bana başka bir hikayesini okumamı önerdi ve ben de okudum. Bilinç kaybım 180k kelime okumaktan kaynaklanıyordu) ve sonra bir baktım ki kız en son 2012'de o hikayeyi güncellemiş. Ben de heyecan yapmıştım ay yeni bölüm ne zaman gelir her şey acayip boka sardı ne güzel heleloy diye.
BU KADAR GADDAR OLMAYIN.

Geçen hafta Gekkan Shoujo Nozaki-kun izleyip durmaktan artık kusmak üzereydim. Japonca zırnık bilmesem de artık anlamaya başlamıştım. Durum o derece vahimdi. (Zırnık bilmiyorum falan diyorum da beni şu an japonyaya atsanız kendi sokak çetemi kurabilecek kadar laf biliyorum yani küfür falan ederim orası goley bebehler.)

Resim çizerken video kaydı yapmaya başladım. Sonradan speed paint olarak izlemek çok zevkli oluyormuş. Yalnız sorun şu ki bilgisayar değiştirdim ve bu bilgisayarda movie maker bile olduğunu sanmıyorum. O yüzden manuel olarak x8 hızda izliyorum. Yoksa yarım saat boyunca çekilmiyor şerefsizler.
O değil de hani cidden resimlerimde bir boşluk var neden bilmiyorum. En son Sphiggo'yu çizerken video çekmiştim.

Herneyse. Ahem...
Bu parçada arkadaşlık ve sevgiyi işlemek istedim.
Bu parçada Sphiggo'nun bir machinehead olduğunu işlemek istedim ama sonra Rin Matsuoka'ya benziyo gibime geldi. Sonra sinirlendim. Sonra Sphiggo daha eski bir karakter diye hava attım ama yine de sinirliyim. Daha dün bezine pisleyip, 'Romanchikku darou?' diye arkadaşlarına karşı daha sabi sübyanken cinsel arzular besleyip ergenliğinde de agrasyonla cinsel karmaşa arasında gidip gelen bir karakterle Sphiggo'yu karşılaştırmak bana çok aşağılayıcı geldi.
Evet, çünkü Rin animenin esas kızı. Yani hani ciddi ciddi esas kızı. Makoto nasıl büyük göğüslü, kahverengi saçlı, bento getiren, yeterince değeri bilinmeyen platonik anime kızıysa Rin de animenin esas kızı işte.
[... Tamam kendime gelmeliyim. Uyduruk serilere olan nefretimi buraya kusmamalıyım.]

Ayrıca cidden arkaplanlardan köşe bucak kaçıyorum. Yakında psikolojik destek falan almam gerekecek. Çünkü ciddi anlamda bir gerçek bir arka plan yapmam ya da en azından uğraşmam gerek. (Ama ne yazık ki kendimi resimlerin üzerinde en en en fazla 2 saat uğraşılacak saçmalıklar olmadığına inandıramıyorum.)

Daha anlatılacak ne var bilmiyorum. Yastığımla aramda şu sıralar düzenli bir ilişki var. Ben onun soğukluğundan faydalanıyorum. O da başımı üzerine koymadığım sürece mutlu taklidi yapıyor.
O değil de insanlar nasıl kucaklaşarak yatabiliyor yahu? Soğuktan donsan neyse ama diğer türlü iğrenç geliyor bana. Nedenini sormayın, bir nedeni var ama anlatmaya çalışırsam çok mantıksız kaçacak.

Neyse artık iyice sıkıldım o yüzden uçaraktan kaçaraktan burayı terk ediyorum.
Zihin sağlığımı biraz geri kazanmış olmam gerek bu kadar zırvalıktan sonra.

10 yorum:

  1. çok seksisin (kapıyı kapattım hava akımı olmayınca hava girmiyo oksijen kaybından böyleyim sorma.) Bi de iyi çiziyosun renklerden veya uyumlarından değil çizimden söz ediyoruz burda :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. im sexy n i kno it (burda da oksijen sıkıntısı var)
      Yağ aslına bakarsan her zaman insan çizemiyorum ama çizdiğimde çok sıkıntı duymuyorum çizdiklerimle ilgili (yani en azından 3-4 yıl önce böyle çizeceğimi bilsem bayaaaaa bir mutlu olurdum) ama sorun şu ki genelde doğru düzgün çizemiyorum sanırım derinlik uzaklık boyut algımda sorun var ya da bilmiyorum belki de taslaklı çizmem gerekiyordur. Bir de cidden sadece kedi ve kafa çizebiliyorum. -_- [Demek istediğim çizim yeteneğim sadece bir çizgi üzerinde ilerliyor ve zaten onu bile genelde kağıda dökmeyi beceremiyorum]

      Sil
    2. Ben çizimin şurası yamuk burası doğru anlayacak kadar profosyönel değilim ya. Ama benim çizdiklerime göre bayağı bir iyi gibi. Bu demek oluyor ki bana göre çok eyi dsfgsfgbefsd (çünkü eziğim c:) Pro oljan diye bişey yok çok iyi çiziyorsun diye (aslında senin cevabını sabah filan okumuştum şimdi aklımda kalana karşı yanıt veriyorum da hadi neyse ben atayım bu yorumu.)

      Sil
  2. Uzun zamandır raflarımda sürünen ve indirimden aldığım bir DmC 4'üm var ama internete biraz baktıktan sonra önce 3'ü oynamak gerektiğini öğrenip kendime iyi halt yediğimi söylemiştim. 3 oynamadan önce 4 oynayınca bir şey kaçırıyor muyum? Tenks Ninca!
    Ve Selfiler yakıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben DMC sapığı olduğum için 7. sınıftayken 3. oyundan itibaren kendi weaaboo way'imle gerekli olan karakterleri vs. biliyordum. Yani sen de Vergil'in öldüğünü biliyorsan oyna çok bir şey kaçırmazsın. Zaten DmC 5 reboot yani asıl oyunla -neredeyse- zırnık alakası yok. Ve DMC oyunlarını gerçekleştikleri zamana göre sıralayınca da 3, 1, 4, 2 gibi saçma salak bir sıra oluyor (umarım doğru yazmışımdır) O yüzden bir şey kaçıracağını sanmıyorum.
      Sadece 4 hariç sanırım tüm oyunlarda Dante'nin anasını biçen Mundus muhabbeti var. Dante de paso Mundusun başına açtığı belalarla uğraşıyor.

      Sil
  3. O resimler... Abuk subuk resimler çekilip kendi başına hunharca gülerken annesinin boş boş işlerle uğraşacağına bilmem ne yap dediği tek kişi olmamak güzel. Bu arada Rin'in mükemmel ve eksiksiz bir tanımını yaptığın için Free'den nefret etmeyi sevenler olarak sana teşekkür ediyoruz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçen yıl dershanenin son haftalarında bir arkadaşımla böyle resimler çekinip biyoloji dersinde gülmekten nefes alamayıp domatese dönüşmüştük. Allahtan sınıf kendi saçmalıklarıyla uğraşıyordu da bizi farketmedi.
      Açıkçası ben sanırım Free! den nefret etmiyorum. Yani garip bir ilişkim var. Kesinlikle gereksiz bir anime. Plotu mlotu yok. Ortalıkta saçmalayıp duruyorlar. Zaten ilgi duyduğum şey kaslar değil (güzel çizilmiş kaslara olan duygum gururdan ibaret hiç bir hormonal tepki vermiyorum) karakterler normal bir insan için -kız, erkek farketmez- fazla gay dünya üzerinde bu kadar saçma ilişkilere sahip olan insanlar olduğuna inanmıyorum. Bilmiyorum, belki fazla ciddiye alıyorum seriyi ama her şeyi son anda kasmaları kasarken saçmalamaları, plottaki boşluklar, herkesin zamanı gelince anlayıştan ölmesi falan çok saçma. Tüm fangirller dünkü bölüme ağlıyor. Benim hayatıma ağlasınlar bence yani. Sonuçta o animenin sonunda her şey tatlıya bağlanacak.
      Bir de fan kesimine uyuz oluyorum. Çok komik insanlar falan da var ama serideki en normal ve düzgün arkadaşlık ilişkisini o karakterleri şu güne kadar shiplememelerine rağmen iki sahne görünce hormonlarında boğulan salaklara dayanamıyorum.
      Sanırım nefret edemememin sebebi okuduğum fanficler oldu çünkü o fanficlere ölümüne saygı duyuyorum. Better than the real show muhabbetinin yanı sıra gerçekten üzerinde uğraşılmış emek verilmiş güzel şeylerdi. Sanırım beni tamamıyla nefret etmekten alıkoyan tek şey bu.

      Sil
  4. Sanırım okuduğun fanficlerden benim de bir şekilde bulup okumam gerek Ninca çünkü benim tüm okuduklarım öyle ya da böyle yatağa bağlanan ağır abazan fanficlerdi ve açıkçası Haru'yu bu kadar koklama meraklısı biri olarak hayal etmemiştim. Ter kokusunu bir insan nasıl çekici bulur mümkünse onu düşüneceğim. (Ayrıca dünkü bölüm..... bildiğin SAASKEEEEH NARTOOOOOH çakmasıydı o bağırma sahnesi. Free!'yle alay eden her şeye tapınabilirim şu an ama bölüm hakkındaki parodilerin %90'ının animenin hayranları tarafından yapılmış olduğu gerçeği daha da kötü.)
    Fotoğraflar yakıyo

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. asljkhsdf ya sen standartlarını daha oturmamışsındır ondandır (dedi tüm gün fic okuyan insan (güzel ficler bulmasının tek nedeni çok fazla fic okuması)))
      Gülmek istiyorsan tumblrda tehrisa diye bir kız var onun Free! editleri çok güzel oluyor. (Kisumi kardeşini öldürmeye çalışmıştı ve Hayato'ya tanrı "Sen gay bir yüzücü değilsin." diyip çocuğu rahatlatmıştı.)
      Onun dışında eskiden hayvani bir arşivim vardı ama telefonumu pert ettiğim için her şeye yeniden başlamam gerekti. O yüzden çok fazla şey öneremeyeceğim ama aklımda olanlar (hepsi ao3'te çünkü fanfiction.net'te seviye ayak altında doğru düzgün bir şeyler bulana kadar insan can veriyor)
      - Foe Yay (Superhero Au'su. Tüm süper kahraman isimleri rezalet ve Haru finalleri yüzünden uyuyamadığı için Rin'le dövüşmesi gerekirken uyuyakalıyor???)
      - Chronic Attitude Syndrome (Doktor Rin??? Ve şu göstermeden seni geberten durgun ficlerden)
      - What was once lost (Bu fic yüzünden parmaklarım sızlıyor ve angste aşık oluyorum????)
      - Learning to Let Go (O Türk kızın yazdığı fic. Hayvani yazıyor. Ayrıca burada Haru'nun güneşle, Rin'in suyla alakalı güçleri var ama okudukça kızın neden böyle bir seçim yaptığını anlıyorsun.)
      - Streaks of Blue, Streaks of Red (Sadist değilsen okuma, sadistsen gömül Orta Çağ Au'su Rin Haru'nun kırbaç oğlanı (Haru prens olduğu için kraldan başkası onu dövemiyor, babası da ben Haru'yu dövmekle uğraşamam diyip Rin'i dövdürtüyo?????))
      - Missing Shark 01 (Bu sabah bitirdim ve ön yargıyla okumama rağmen çok gizeldi)
      - The Adventures of the Bishoujo Heroine (.... Bence anladın? Rin'den bahsediyoruz.)
      - Code: Future Fish (Hatun 3. bölümü bir yazamadı fitil oldum (ya da o fic bu fic değil miydi????)
      Onun dışında biraz daha havalı Arabian Au biliyorum da hepsinde mercimeği fırına veriyorlar. Yani Arabian Au oldu mu kurtuluş yok gibi duruyor ama istersen onlara da tekrar bakabilirim. (Kaydetmedim çünkü çoğunu eski telefondayken okumuştum)
      Bir de Soumako fici vardı. Sousuke yanlışlıkla Makoto'nun kafasını gözünü çıkartıp duruyordu. Sonra da lanetli olduğunu düşünüp utanıp kaçıyordu. (Evet muhteşem senaryo)
      Onun dışında da ne shiplediğin hakkında gram fikrim yok. Akakuro arşivim de geberdi zaten telefonla birlikte. Onun dışında da bilmiyorum.

      Sil
    2. Ha bir de dünkü bölüm diyorsun da abi şsaldkfjsadf ya ben Rin Sousuke'ye hönkürürken kafasını ağaç kütüğünde patlatmak istedim. O agresif ses tonunu kullanan her insandan nefret ediyorum. Ciddi ciddi travma mı geçirdim artık ne bok yediysem sinir krizi geçirecektim. Mamoru Miyano'nun sesi Rin'i seslendirirken gerçekten çok kötü ve ben buna katlanamıyorum.
      Bir de abi BROTP candır kandır ya tumblrdaki herkes saçma salak sapıtınca uyuz oldum. En insani karakter Sousuke ama Kyoani hemen halledelim de bitsin gibisinden tek bölüme her şeyi gömünce tabi her şeyin boku çıktı.
      Bir de relayde Haru'ya tezahürat ederlerken Makoto'nun eli beni çok rahatsız etti. Tam bir "I wanna grope your ass Haru-chan" hareketiydi ve cidden içim kalktı. KİM ÖYLE İNSANLARI ÇAĞIRIR Kİ ÇOK GAYLER İĞRENİYORUM.

      Sil