5 Eylül 2014 Cuma

Seni şimdi ekliycem bir yıl sonra görüşürüz

Tumblrdaki insanların urlleriyle skype hesaplarının aynı olmasını sağlıklı bulmuyorum çünkü varoluş krizine girmiş skype hesabım listesine insan isteyerek can verirken, tanımadığım insanlarla konuşmayı becerememe (hep kendimden bahsediyorum???) ve bir de bunun üzerine ingilizce sürünme işkencesini kendime çektirmek istemiyorum.
Ve evet. Gözlerinizi açmanın vakti geldi. Ne kadar derimin altında gizli gizli saklasam da ve normal hayatta insan içine karışmak zorunda bırakıldığımda (okul ve okulumsu ortamlar) antisosyal veya asosyal sınıfına dahil değilmişim gibi dursam da (eve gitme fobim beni hang out tarzı bir insana dönüştürüyor kendimi adam akıllı tanımadığım insanlarla sokaklarda sürtme ilişkisi içerisinde buluyorum) gerçekte kocaman bembeyaz bir asosyalim. Çünkü internetten tanıştığım insanların sayısı 2 elin parmaklarını geçmiyor. *Alkış sesleri*

Peki Ninca Samurayzadeoğlunun sırrı ne? Nasıl insanların alt alta üst üste etkileştiği bir platformda bu kadar beceriksizce sosyal ilişki saflığını sürdürebiliyor? Nasıl oluyor da hiç bir yabancı arkadaşı olmamış, nasıl oluyor da internetten tanıştığı insanlarla sadece saçma salak sohbetler etmiş ve sonra da araya anlamsız bir boşluk girmiş.

Gelin yakından inceleyelim.
Küçük bir nincanın hayatındaki büyük adımlar yazı dizisinin bir bölümüne daha hoş geldiniz. Bu bölümümüzde Ninca Samurayzadeoğlu ile öppppözel bir röportaj yapacağız.
Ama öncelikle konuğumuzu tanıyalım.

Ninca Samurayzadeoğlu.
Bedeni 17,66 yaşında. Zihni 3, ruhuysa 98 gösteriyor.
Şu ana kadar hiç bir profesyonelin başa çıkamadığı ciddi zihinsel sorunları var. Çünkü o bir gerizekalı.
Göze çarpan özellikleri arasında anlamsız narsistliği, ergen nefreti ve egosu yer alıyor.
Bukalemungillerin toynaklı yeşiller familyasından. Soğukkanlı bir değişkenlik üstadı. Yeni kesilmiş çimenlerin sevdiceği. Polenlerin ve samurayların azılı düşmanı.
Nefret etmek en sevdiği hobisi. Antisosyalliğin hayatındaki en büyük nimet olduğunu söylüyor çünkü zenginliğini bu özelliğine borçlu. En büyük hayali dünyanın en ünlü havuz süsü olmak ve ilk görüşte aşık olduğu bir deri ceketle hayatının sonuna kadar düzenli bir ilişki sürdürmek.
Hareket eden şeylerden hoşlanıyor.

- Evet efenim. Öncelikle programımıza hoş geldiniz.

- Hoşbulduk.
- Konuya girmeden önce nasılsınız iyi misiniz sormak istiyorum.
- ...
- ...
- ...
ÇAY MOLASI
- Ben bergamotlu sevmiyorum ya. Karanfilli güzel oluyor ama.
- Sen zaten çay sevmiyorum falan diyordun? Hiç yeşil çay içtin mi, bir dene istersen.
- Abi bir git ya yemin ediyorum,içmem ben onu. Tükürmüşsündür sen kesin onun içine. O değil de yeşil çay yasemin çayıymış ben daha yeni öğrendim.
- Gerizekalı olduğunu biliyordum da bu kadar gerizekalı olduğunu da bilmiyordum.
- ... Ben senden büyüğüm saygılı ol, edepsiz.
- ... Ben senin alterin gibi bir şey değil miyim yahu? Nasıl benden büyük oluyorsun?
- Bu blogun dışında hiç konuştuğunu hatırlıyor musun?
- ...
- O kadar baskınım ki hiç bir zaman gıkını çıkaramadın. Şimdi de karşıma çıkıp artistlik taslama. 
- Kalbimi kırıyorsunuz, Ninca.
- Dikkatimiz dağılıyor konuya geri dön.
ÇAY MOLASININ SONU
- Evet, sizin asosyalliğinizden bahsediyorduk sayın Ninca.
- Hmm... Evet. Ama bence soruyu yanlış sordun ya olmadı böyle. Benim cevabım farklı.
- O zaman... Bize ilk internet arkadaşlarınızdan bahsedin, lütfen.
- Yıllar yıllar önce daha küçük bir nincayken internette konuştuğum insanlarda gerçek hayatta tanıdığım kişilerdi. Ve o zamanlar her gün gördüğüm kişileri trolleyebilecek bir zeka kapasitesine sahiptim. Zekamı nerede kaybettim bilmiyorum ama bu benim için acı bir hatıra oldu.
   Aradan yıllar geçti ve benim en büyük başarım arkadaşımın arkadaşıyla internette tanışmak oldu. 
   Aradan bir kaç ay geçtikten sonra aynı arkadaşımın internet arkadaşlarıyla tanıştım.
   İşin kısası kendi başıma bir halt beceremiyorum.
- Evet, bunu görebiliyoruz.
-  Size durumu nasıl açıklayabilirim bilmiyorum ama deviantartta bile arkadaş edinmeyi başaramamam bence durumun vehametini gözler önüne seriyor.
   Bu olayların üzerinden bir kaç yıl geçtikten sonra blog yazma dürtüm geri döndü. Yaklaşık 4. sınıftan beri (ona blog yazmak denilebilirse tabi) blog yazıyordum ve ona rağmen hiç arkadaş edinmeyi başaramamıştım. Zaten etrafımdaki insanlar da kavga etmekten başka bir halt yemiyorlardı. Sosyal zekamın düşüklüğü sonunda bir işe yaramıştı.
- Hm... Çok etkileyici.
- Her neyse, dediğim gibi blog yazma dürtüm geri döndü. O sıralar D. Gray Man okumakla kafayı bozmuştum. Zaten D. Gray Man okuduğum nadir mangalardan olup ilk okuduğum manga olma şerefine sahip bir şerefsiz.
   Sonuç olarak ilk internet arkadaşlarımı blogger üzerinden yaptım sanırım. Ona da arkadaşlık denir mi bilmiyorum çünkü vur kaç ilişkisi gibi bir şey ama benim literatürümde arkadaşlık teriminin adamakıllı bir karşılığı da yok zaten.
- Oldukça ilginç. Peki bu arkadaşlıklarınızın sonuçları neler oldu?
- Aslında bir sonucu olduğunu söyleyemeyeceğim. Eskiden tanıştığım iki kişi vardı işte 2010 civarında. Biriyle bayağı bayağı koptuk. Zaten hani arkadaşlık ilişkisine girdiğim tek erkek gibi bir şeydi. (Sanki kızlarla çok yaşanan bir şey de bir de erkeğini bulacam. Bakmayın öyle.) Diğeriyle 1-2 yıl aralıkla saçma sapan felsefik sohbetler ettik. Ve en sonunda da görüşmüyoruz sanırım. Zaten telefonumun ölümüyle beraber herkesin numarasını kaybettim.
  Hah, bir de unutmadan yine bir başka arkadaşımın arkadaşları olan birileriyle de arkadaş olmuştum da bence ben arkadaşlık kelimesini yanlış kullanıyorum. Her konuştuğum adama arkadaş falan diyorum. Bilmiyorum.
- Şimdi asıl meseleye gelelim, hiç yabancı arkadaş edinmedin mi?
- Deviantartta 10 yılda bir gelen yorumları ve Tumblr'da bana kibarlık olsun diye blogun güzel diyen kızı saymazsak, hayır.
- Lütfen sayma, çünkü bir kere konuştuğun insanlar arkadaşın olmuyor.
- ... Öyle... mi?
- *stare*
- Ney?
 NARGİLE MOLASI
- Nargile mi içicez ciddi ciddi? Yav ben tövbeliyim beyin tümörü oluyodum en son(ilk ve son) içtiğimde oksijensizlikten. 
- Yok yok bu çizgi film standartlarında çilek tadında ve duman değil köpük çıkarıyor.
- ...
- Güzel ya, bir tadına bak.
- Onun yerine dondurma falan alsaydın ya adam gibi ağzımıza bir şey girerdi en azından.
- ... İnsan bir teşekkür eder.
- Bok teşekkür ederim ben sana. Beyin niyetine ne var kafanda anlamıyorum.
NARGİLE MOLASININ SONU
- Şimdi senden geçmişe dönmeni isteyeceğim. Çünkü sosyallik sorununun dibinde bir travma yattığına inanıyorum.
- İnanmaya devam et çünkü geçmişe falan dönmüyorum.
- ... 
- ...
- Evladım, evet sen, kameraman. Bir eter kap da getir canım çekti.
- Oha, içimizde ne keşler varmış da bilmiyormuşuz...
- Ay deme öyle bak utanıyorum. Neyse zaten geçmişe dönmek istemiyorsan zorlayacak halimiz de yok seni.
[Kameraman eteri getirir. Alter karanlık bir ifadeyle elindeki etil alkolü Nincanın boğazına dayar.]
KOMA
- Şerefsiz olduğunu söylemiş miydim?
- Emin değilim ama tekrar söylemekten zarar gelmez. Her neyse, haydi geçmişe dönelim.
- Küçükken çok maldım ve genelde kendi kendime takılırdım. Arkadaş edinmek aklıma gelmemişti açıkçası. Genelde insanlar beni arkadaş edindi sanırım.
- Bu kadar mı?
- Yani, evet, sanırım. Neden?
- Ya o zaman ben sana boşuna içirmişim eteri. Şimdi zehirlenme sıkıntın falan da var.
- Normal insanlar eteri koklatır, içirtmez zaten gerizekalı. 
KOMANIN SONU
- Evet, burada Nincayla yollarımızı ayırmak zorunda kalıyoruz çünkü zihin bağımızı kopardım. O şu an hastanenin acil servisinde tedavi görüyor.
  Bu röportajda Ninca'nın insanlarla olan olmayan ilişkilerini sizinle biraz da olsa paylaşmak istedik. Umarım sizin beklentilerinizi karşılayabilmişizdir. İyi bir gün geçirmeniz dileğiyle size elveda ediyoruz.
[Alter röportajın sonunda Ninca'nın evdeki kumbarasını soyup kayıplara karışır.]

4 yorum:

  1. Benim gibi asosyel D.Gray-man seven birini buldum T-T

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence çok nadir rastlanan bir cins değiliz eminim araştırsak asosyal-d.grayman-giller in pek çok örneğini bulabiliriz.

      Sil
  2. *ayakta alkis* Bravo, bravoo!! *insanlarin alkis ve islik sesleri*

    YanıtlaSil