16 Mart 2013 Cumartesi

Imma Nigga

YOEAAAĞ!

Çölde ayı gören bahtsız bedevi miyim, kutupta kafasına ananas yağan şizofren ninja mıyım yoksa gayet normal bir insan mıyım bilmiyorum ama beyle beyle sıkıcı bir insan olmaktan çok sıkıldım.

Sıkıcı olduğumu zaten biliyordum da felsefik boyutta sıkıcılık bir yerden sonra yan etki yapıyor.

Şekil 1.a.
Beyle acayip bir kalemim var artık. (Bkz.: Şekil 1.a.) Beleş olan şeyleri çok seviyorum. Pembe değil de mavi, yeşil veya siyah falan olaymış, iyiymiş ama şansıma böyle yapmışlar işte.
Ama o havalı ifadesine bakmayın siz. Her gün saçlarını süpürge edip klavyemi temizliyor... Çok özverili...
Düşündüm de ad vermem gerek benim bu kaleme. Olmuyor yani böyle. Sanki bir eşyaymış gibi çağırmak istemiyorum onu. Saçlarını ve yüzünü benden almış zaten. Ona böyle bir saygısızlık yapamam.
Ad düşününce de... Çalı Süpürgesi veya Bob koyamam adını. Benim için fazla tahmin edilebilir isimler bunlar. Her neyse. Sonra düşüneyim artık adını.
Yanlız gözüme batıyor da, arkada bir defter var ya hani. Kırmızı. O benim Türkçe defterim. (Yani bence Türkçe, aslında 2 farklı ders var ama sallayın.) Sırf dersten nefret ettiğim  için kırmızı aldım. Kırmızıdan da nefret ederim. Nasıl bir manyaklık bilmiyorum ama derslere göre defter alma alışkanlığım var. En güzel defterleri, en ciddi şekilde tuttuğum derslere veriyorum mesela. Sonra bir deftere hangi renk kalemle başladıysam o renkle devam etme gibi saçma bir takıntım var. Nereden edindim bilmiyorum, zaten çoğu zaman da başarılı olamıyorum ama sanırım gün be gün manyaklaşıyorum.


Kafayı sıyırdığımdan beri farkettim de hayatıma renk gelmeye başladı. Her tarafta etkisiz eleman kıvamında curcunalar kopuyor. Çevremdeki olayların gereksizliğinden ve saçmalığından diyecek bir şey bulamıyorum. Mesela başlayayım bir ucundan;

  • Günlerdir okulda gitar çalmaktan parmak uçlarım maviye döndü. Ne mantık ben de bilmiyorum valla. En az benim kadar geri zekalı bir bünyem var. 
  • Geçende, aylar sonra ilk kez bahçeye çıktım. Tabii bizim sınıf  gökyüzü zindanlarından bozma en moronca yerde konumlandığı için teneffüs bitip de derse 25 dakika geç kalmadan bahçeye inilmiyor.
  • Oluşturduğum karakterimin yerinde geçip, aşk acısını çekmekten artık gerçekten aşık olduğumu düşünmeye başladım. Hayır, yok böyle bir acı. İNSAN HİÇ Mİ AÇILMAZ?!?! YANIYORUMMM, YANIYORUMMM... Claude, Allah belanı versin geri zekalı çocuk! Zaten adından belli. Beyin özürlü. Aşkına edeyim ben senin. (*Claudian = Lame(Özürlü demek yani direk, gerçi topal anlamı da var, neysem)) - (Bu arada şaka yapıyorum, yanmıyorum tabiikisi de amma velakin ki cidden iğrenç mide ağrıları getiriyor bu açılayamama/kavuşamama şeysi. (Aç da olabilirim. (Evet, muhtemelen açım.)))
  • Şu melez sözleşmelerinin 3. kitabını alıp okudum. Ve kitap okumaktan soğudum. Kustum resmen, lanet olsun. 3 gündür tek sayfa kitap okumadım acımdan. Yavşak erkeklere ve kavuşup saçmalayan çiftlere bir son verilmeli. Kitaplar insanların yiyişmelerini ve mantıksızlıkta çığır açmış sözlerini okutmak için yok. (Kitapta hala idrak edemediğim mıçmıç sevgili nutukları vardı. Şaka maka anlayamadım lan. Ardada yanlışlıkla dizilmiş sözcükler gibi geldi bana.)
  • Gelecekte ne olacağıma hala karar veremedim. O yüzden ders çalışmaya da başlayamadım. Ne olacağımı kestirsem ona göre çalışacağım, ama o da yok. Seçeneklerim arasında gurmelik, çevirmenlik, havuz süslüğü, müzik grubu kurmak ve internette saçma bir takma adı olan ünlü bir illustratör olup paranın dibine vurmak başı çekiyor. Hepsi süper beleş ve eğlenceli meslekler.
  • Bu bilgisayarın da güya altında fan var ama hala fırın mübarek. Ev mi döşüyorsunuz? Her şey çok mu pahalı? Bir HP bilgisayar edinin. Hem bilgisayar, hem kalorifer, hem de fırın olarak kullanın, siz karlı çıkın!
  • Sözde o kadar yeteneğim var ama (biraz geç farkına vararaktan) farkettim ki hiç bir yeteneğimde amatörlüğün dibinin dibinden 2 karış yükseğe yol alamamışım. Resim, cık. Müzik, cık. Resmi olarak amatör sayılabildiğim tek alan yazı yazmak ve onda bile sürekli düşündüklerimi ifade edemiorm yha .s.s.s modunda dolaşıyorum. Aslına bakılırsa, sanırım düşündüklerimi ifade etmek istemiyorum.
  • YORUICHI-SAMA! IEEEEEEEE! >///O///<  (Bleach izlerken lezbiyene kayan sadakat ilişkisinin Ninja'nın psikolojisine yararları.)
  • \o/
  • Saat iki ve her an basılma korkusuyla yaşıyorum.
O değil de maddelerden sıkıldım ben düz devam ediceyğm.
Bir konuyu konuşmam gerekirse... PAS.
Diğer konuyu unuttum.

.:.:.:.SIKILARAK GEÇİRİLEN BİR HAYATIN ORTASINDA PATLAYAN BİR BALON OLMAK.:.:.:.
Bir gün sıkılıyordum. Ama nerden bilebilirdim o günün son günüm olduğunu?!? Ah o gözler, o gözler. Yakıyor, sulandırıyor o gözleri, muhteşem parlak ışık... Bir ağrı giriyor başına yavaşça. Uykuya teslim oluyorsun. SÖÖNSÜÜÜĞZ BİR ÜYKÜYEEAAĞ...
Bir ergenin dramı.
Ninca, daha 16 yaşındaydı. Arkadaşları ona Ninca diyordu. Herkes onu kazulet sansa da o hala saf ve temizzzzz bir çucuktu. Ama bir gün bilgisayarın başında çok oturdu.... VE KAFAYI SIYIRDI.
SON.

Çığır açtım sanırım hikaye konusunda. Biraz yavaş davransam çok iyi olacak.

Hmm... Şimdi size yaşanmış bir şanslı kerzekalı'nın hikayesini anlatacağım. (Kerzekalı da kerhane gibi geliyor kulağa ama hayır. Keriz ve geri zekalının birleşimi. Kerizekalı da denilebilir tabii ki ama bana kerzekalı daha simpatik giliyır.)

Bir Ninja vardı. Az önceki Ninja değil ama. Daha cool bir Ninjaydı. Herkes ona Dipfıriz Ninja derdi. Ninja, tüm o kuulluğuna rağmen okula gitmek zorundaydı. Ama aynı zamanda çok üşengeç bir insandı. Günlerden çarşamba günüydü ve Ninja 3 gündür banyo yapmıyordu. Saçları hunharca kaşınmaktan yağlanmaya başlamıştı ve uzun zaman önce tecrübe ettiği üzere yağlı saç ona uzun, sarışın veya siyah saçlı erkeklere yakıştığı gibi yakışmıyordu. (Bu olayın etkisiyle geçmişte çok göz yaşı dökmüştü, Ninja.) Banyo yapması gerekiyordu... Ama uzun zamandan beri sol omzunda konuşlanmış olan Deri Ceket Ninja onu ayarttı. Ninja'nın kulağına en sevdiği şarkıları fısıldadı ve onun başını ağrıtıp uykusunu getirdi. Bunu gören Hippi Ninja, Deri Ceket Ninja'ya sinirlendi. Ninja'nın sağ omzuna temelini attığı çadırından fırlayıp Ninja'yı uyanık tutmak için ve Ninja'nın omzunda açan çiçekleri toplayıp koklayabilmek için yoğun uğraş verdi. Ama anlaşılan çiçeklere olan ilgisi daha ağır bastı ve bir süre sonra Deri Ceket Ninja Headbang yapıp, Ninja horul horul uyurken; Hippi Ninja da kendini saçlarında çiçeklerle sırtüstü çimlere uzanmış gökyüzünü seyrederken buldu. Sonraki gün yine aynı şeyler yaşandı. Ama bu sefer Hippi Ninja gökyüzünü seyrederken içinde bir huzursuzluk vardı. Durum ciddiye binmişti. Artık Ninja'nın banyo yapması gerekiyordu. Hippi Ninja, bunun çaresini de sabah okula gitmeden alarm kurup Ninja'yı uyandırmakta buldu. Ve gece rahat bir uyku çekebildi.
Ertesi sabah Ninja her zamanki gibi Deri Ceket Ninja ve Hippi Ninja'dan habersiz, lanet alarmın sesiyle uyandı. Ama bir süre sonra her şeye lanet edip kafasını yastığa geri gömdü. Uyandığında yarım saat geçmişti ve artık temiz bir şekilde okula yetişebilmek için çok geçti. (Yetişebilmek dediysem de 10-20 dakika geç kalmak aslında o aksdfj) Ninja, Deri Ceket Ninja ve Hippi Ninja henüz hala uyurken aklından mükemmel bir plan yapıp kafasını yastığa tekrar gömdü. Dersi ekecekti... Gerekli mazeretleri yataktan ev halkına yağdırdıktan sonra uyumaya devam etti. Bir saat sonra annesi tarafından uyandırıldı. Söverek banyoya gitse de sonunda bir teletabi kadar temiz olarak odasına geri döndü. Oyalanabilinecek her şeyle oyalandı. Saçlarını kurutmayı akıl etti. (Ve saçları düz olmasına rağmen bonus olmayı başardığı için guiness rekorlar kitabına girdi.) Bir şeyler tıkındı.
Dışarı çıkmaya hazırlanırken annesi Ninja'yı kum fırtınası olduğuna dair bir şeyler geveleyerek uyardı. Ama Ninja umursamadı, sonuçta dünya bir öküzün boynuzunda taşınan bir tepsiydi ve dümdüzdü. Asla kum fırtınası olmazdı. Kum fırtınaları ÇÖL adı verilern bambaşka bir dünyada olurdu ve o dünyalar da kum saatlerinin içerisindeydi.
AMA NİNJA ASLINDA YANILIYORDU...
BAM BAM BAM BAM......
Dışarı çıktığında ÇÖL dünyasındaki DEVE*'leri (*: HÖRGÜÇLÜ BİR TÜR MAMUT.) kendine örnek alarak kirpiklerinin kum tanelerini tutacağını düşünen Ninja Apartman kapısından dışarı çıktığında yüzüne sıcak bir rüzgar vurdu. Gözlüğü ve kirpikleri olmasına rağmen gözlerine tozlar kaçtı ve gözleri nal gibi şişip kızardılar. Ninja, durağa yürümeye çalışırken rüzgar karşıdan esiyordu ve Ninja'nın 3 kat şapkası sıcak rüzgarı sadece daha çekilemez hale getiriyordu. Sonunda Ninja, Garfield usülü bir üşengeçlikle 10 adım attıktan sonra geri dönüp zile bastı ve evi onu bağrına bastı.
Ninja babasını arayıp rapor almayı da başardı.
Ninja çok şanslıydı ve çatılar uçup, rüzgar uğuldarken evinin emin elleri arasında pinekledi. Ama sonra sıkıldı. Tabii sıkılmak o iğrenç havada eve dönmek için rüzgarla güreşip yemek yemek için para harcamaktan bin kat daha iyiydi...
MUTLU SON

Çok işsizim haa...

Extra hikaye;
(Hazır fanfikşın yapılan bir sitede yapılmıştır. Bir ara url'sini koyarım keh keh keh. (Lütfen saçmalıkları görmezden gelmeden sindire sindire okuyunuz. aşlsdkfj (REZİLLİK LAN ASKLJF)))
The Battle For The Cock

In a box, Chalybs touched his cock. He had been busy with the cock for hours and now wanted nothing more than a yummy cuddle or a magnificent massage from his lover Mr. Kilic.

He said this last thought out loud, and all of a sudden his marvelous Mr. Kilic appeared at the door, grinning lustfully.

"Put down the cock," Mr. Kilic said hotly. "Unless you want me to touch that cock on your hair."

Chalybs put down the cock. He was mighty. He had never seen Mr. Kilic so white before and it made him delightful.

Mr. Kilic picked up the cock, then withdrew a banana from his belly button. "Don't be so mighty," Mr. Kilic said with a white grimace. "A Hoe bit my nose this morning, and everything became filthy. Now with this cock and this banana I can hotly rule the world!"

Chalybs clutched his tall nose barely. This was his lover, his marvelous Mr. Kilic, now staring at him with a white belly button.

"Fight it!" Chalybs shouted. "The Hoe just wants the cock for his own marvelous devices! He doesn't love you, not the yummy way I do!"

Chalybs could see Mr. Kilic trembling barely. Chalybs reached out his hair and touched Mr. Kilic's belly button hotly. He was marvelous, so marvelous, but he knew only his tall love for Mr. Kilic would break the Hoe's spell.

Sure enough, Mr. Kilic dropped the cock with a thunk. "Oh, Chalybs," he squealed. "I'm so yummy, can you ever forgive me?"

But Chalybs had already moved in a box. Like a cloud in the sky, he pressed his hair into Mr. Kilic's belly button. And as they fell together in a filthy fit of love, the cock lay on the floor, delightful and forgotten.
Bu arada sanırım boynum tutuldu bilgisayara bakarken. Felç olmadan veya uykusuzluktan ölmeden kaçıyorum ben. İyi geceler. 

4 yorum:

  1. Hepimiz sıkılıyoruz, hepimiz. Hatta bazen o kadar sıkılıyoruz ki, asosyalliğimizi falan bırakıp gidip okuldan arkadaşlarımızı arıyoruz. Bunu ben bile yapıyorsam, sıkıntımın ne mertebe olduğunu bir düşünün yani asdf
    (Neyse, bir süredir, üşenmeyip bir yorum bırakmayı düşünüyordum ama her seferinde yorumum alakasız, saçma ve berbat oluyor işte .__. O yüzden de atmıyorum, koca bir öküz gibi davranıyorum.)
    Derse göre defter seçen tek sen değilsin, aynı renk kalem kullanmaya çalışan da tek sen değilsin. Hepsi düzenle alakalı. Gerçi bir süre sonra sıkıntıdan o defteri rezil hale çeviriyorum ben ama...
    P.S. ''The Battle for The Cock''u okuyunca midesine bir şeyler olan tek ben değilimdir umarım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (parantez içine cevap: Yorum atmamanı öküzlük olarak algılamıyorum merak etme, ben de yorum atma konusunda çok beceriksizim ve bu yüzden yorum atamıyorum. (Gerçi ben aynı zamanda bir öküzüm ama bunun konumuzla alakası yok.)
      "The Battle for The Cock" Zaten... İĞRENÇ BİR ŞEY aldkfmsdk çok alakasız ve saçma. O yüzden koydum.
      Zaten o sitede yapılan fanfictionlardan birini ilk kez okuduğumda kusmamak için kendimi zor tutmuştum. Ama aynı zamanda komik de geliyor bana çok saçma oluşu.

      Sil
  2. Deri Ceketli Ninja ve Hippie Ninja favori karakterlerimin arasına girdi.Ama en çok hangisini sevdim bilemedim.
    Gitar telleri renk verir.En müthişi ise nasırlarının çaldığın sürece hiç iyileşmeyecek olması.Mohmohmoh(öğrendiğimde yıkılmıştım ama bir açıdan da çalarken kanasınlar falan istiyordum.)
    Yağlı saçın derdi neyle kıyaslanabilir acabaaa?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gitar tellerinin renk verdiğini bilmiyordum. Yani en azından benden başka, gitar çalan kimsenin parmaklarındaki nasırlar maviye dönmüyor. Nasırları da seviyorum aslında. Kaktüslere falan dokunabiliyorum onlar sayesinde lkdsf
      Bilmiyorum, çok büyük dert şu yağlı saçlar. Daha doğrusu banyo yapmak. Ben yağlı saçlarımı hep severim. U_U

      Sil