17 Ocak 2014 Cuma

Yine ben, yine ben, yine ben...

Kaç gündür açmaya çalıştığım sayfa sonunda açıldı ama sorun şu ki günler önce ne yazmak için bloggerı açmaya çalıştığımı bayağı bir unuttum.
Yani yine random gidicem, yine insanlar katlolucak.

İnsanlara dinlediğim şarkıları önerince genelde çoğu baş ağrısından yataklık oluyor. Ya da okuduğum fanfictionlardaki karakterleri ve başlarına gelenleri anlatırken veyahut ölmüş/ölenin yerine gelmiş rock grubu üyelerini tanıtırken çok zorluk çekiyorum.

Okul değiştirdim. Bu cümleyi yaklaşık bin kere yazdım ama yazdığım yazılardan neredeyse hiç biri yayınlanmadı. Her neyse, sonuç şu ki buradan da nefret ediyorum. İnsanlar her yerde mal beyinli.
Bu okulun tostları güzel ama. İçinde kaşar var. O yüzden mutluyum.
[Ama bahçesi göt kadar. Göt kadar derken de küçük götlerden bahsediyorum.]

ÇALIŞMAYA HALA BAŞLAYAMADIM.

Son 3 aydır it gibi çalışmam lazım diyip duruyorum ama tık yok. Şimdi de 15 tatilde it gibi çalışmam gerek diyorum ama açıkça söylemek gerekirse pek umudum yok.

Bir de boyuna uyuyorum lan. Ömrümün şu sıralar değil 1/3'ü yarısı falan uyumakla geçiyor.

Okulda inanılmaz bir inek profili çizdim sanırım. Çoğu kişi beni şu ortalıkta mal mal dolaşıp evde kıçından ter gelene kadar çalışan biri sanıyor. Ama hayır canceğızlarım o sizin gerizekalılığınız. Dersler dinlenince gayet de yapılıyormuş yani.

Bugün sınıftaki bir oğlanı kendi felsefik yoluma sokmaya çalıştım. Biraz daha uğraşırsam bence beceririm yani.

Tarihçiyi tek dönemde kendimden nefret ettim. Adamı rezil etme gibi bir iç güdüm var. Ama açık konuşmak gerekirse o da rezil edilmeye çok açık davranıyor.

Sınıfım adeta bir mal arabası. Ben yine nereye düştüm yea.

Hala dünya nüfusunun azaltılması gerektiğini ve azaltılırken de nitelikli vatandaş yetiştirme çalışmalarına başlanması gerektiğini savunuyorum. Bu kadar şımarık, attention whore ve kendini elf sümüğü zanneden malların arasında uzun süre kalırsanız siz de benim takipçim olursunuz.
Takipçim olun.
Tarikat kurucam.
Peluş hayvan giysileri giyerek ayin yapıcaz.
BANA KATILIN.

Konya'da kafasında kurt kafası şapkası olan birini görürseniz o benim. Gelip konuşabilirsiniz. Zaten arkamdan uluyanını mı istersin, arabasını durdurup şapkan güzelmiş diyenini mi istersin bütün absürtlükleri hayatıma absorbe etmiş vaziyetteyim.

İt gibi yemek yiyorum. Bugün 2,5 defa kahvaltı ettim. Kahvaltıdan sonrasını saymak istemiyorum. Bari yediğim şeyler tuvalete gideceğine bana boy olarak geri dönse diyorum da Lord Hobbit-chan-san-sama-dono olarak Hobbitland'i kurmadan bu dünyadan göçersem geleceğin elektronik bağımlısı balgamdan bozma beyinli Hobbit-chanlarına kucak açacak bir yuva olmayacak.
Hobbitland'e prensip olarak 167 üzerini almıyoruz bu arada. Ama kambur durmaya meyilliyseniz ve psikolojikman kısa hissediyorsanız kapımız size de açık.

Eski okulumla yeni okulum liseler arası basketbol turnuvasının finaline kalmıştı. Ve ben direk karşı tarafa fırtıp orada tezahürat yaptım. Garip olan o okulda okurken o kadar taraftar havasına girdiğimi hatırlamıyorum. Yavşaklık böyle bir şey işte...
Bir de işin kötüsü eski okulumun takımı teknik açıdan daha iyi olmasına rağmen (Senatçı gözlerin neler görüyor ninça???(Kaslardan ve basketboldan anlarım. U_U)) son 10 dakikada ayıptır söylemesi boku bokuna yenildiler.
Ben hangi tarafa geçersem o takım yenilir.
Aile laneti no 2.
[İlk lanetimiz her dizi/film/kitapta öylesine açtığımız bir bölümde sex sahnesine denk gelmek]

İnsanları ellerinden tanıyabildiğimi söylediğimde bu etrafımdakiler tarafından garip karşılandı ve bu da benim garibime gitti.

Ablam bana Whatsapp'tan "Ya Frozen muzikalmis,km izlr onu ya iykkk" diye mesaj atmış. Abla şu klavyeyi Allah rızası için adam akılllı kullan.
Bu arada gerçekten de, umarım şarkıları embesil gibi Türkçe'ye çevirmeye çalışmıyorlardır. (Tabii ki çalışıyorlar yoksa bu kadar gecikmeli çıkmazdı) Yoksa "BIRAK GİTSİN/SALLA GİTSİN/VAZGEÇTİM" tarzı uzun soluklu kulak tırmalayan hece uzatmalı çeviri Disney şarkıları dinlemek zorunda kalacağım. Ki halimden bayağı bir belli olması lazım, bunu hiç istemiyorum. Keşke tüm animasyon filmlerini çocuk filmi olarak algılamayıp sadece alt yazı geçip bıraksalar.

Şu sıralar herkesle dalga geçiyorum.
Ve her kafam bozulduğunda "vufu pantolonumun içinde tayt var" diyip paçamı sıvamaya başlıyorum.
...

Yine servisçiye uyuzum.
Ya da servisçiler cins olarak uyuz insanlar. Ama sanmıyorum yani bence bu tamamen benim (varolmayan) şansımdan ibaret.

Ya aslında ben herkese uyuzum.
Ama geçen yıllardaki kadar takmıyorum. Ya da takamıyorum. İlaçların faydası.

Saçlarımı günlerdir yıkanıcam yıkanıcam diye kaşıyıp durdum. Yarın da bir arkadaş beni kuaförüne götürecek. Annem "ne olsa orada yıkayacaklar uğraşma" dedi. Ben de "olmaz yeaa" dedim ama sonra gülüp "sen de benim kafamdansın eheheahehaeah" dedim. Kuaföre tek başıma gitsem sorun olmaz, rezil olmaktan utanmıyorum ama ben öyle gidersem rezil olacak kişi arkadaş olacağı için vazgeçtim. Eğer üşengeçlikten ölmezsem banyo yaparım herhal.

Bu arada fanfiction okumaktan bir hal oluyorum. Bir kaç öneri isteyen olursa;
Year of the Caterpillar [Free!]
Threads of a Fairy Tale [Shingeki no Kyojin]
Born to be Alpha [Free!]
gibi ciddi ciddi takip ettiğim fanfictionlar var. Threads of a Fairy Tale hem baya komik hem de bayağı bir malca ama merak etmeyin tüm bu fictionlar şimdilik aile boyu ilerliyor.
(Hardcore bir şey falan istiyorsanız zaten bana bakmayın abi, benim psikolojim yeterince bozuk bir de gaylerle daha da bozmayayım.)

Bu yazı şu an bayağı bir bozdu bence...

Tamam şimdi mim yapıyorum. Beni mimlediği içün Meleksi Böğürüşler'e tişkürlerimi sunuyorum. (Sanırım benim de birilerini falan mimlemem gerekiyordu ama ayağım uyuştu valla bana hiç bakmayın kafam başka yerde.)

1. Şimdiye kadar okuduğunuz kitaplardaki en gerçekçi ikili ilişki hangi kitapta ve kimler arasında oldu?
Öyle bir şey okuduğumu hatırlamıyorum. Ama çok düşünmem gerekirse.......................... [hala düşünüyorum bir saniye]...................... Valla bilemiyorum. Hem çok var gibi hem de hiç yok gibi.
2. Kitaplarda hangi tür insan tipinin daha çok yer almasını istersiniz?
 Sanırım bu konuda bayağı bir fikrim var.

  • Öncelikle sürekli yanlış seçimler yapıp eninde sonunda kendi kendine yarattığı bok çukurunda gebereceğini bildiğinden hayatının devamında ne yaptığını pek önemsemeyen bağımlı tipleri seviyorum. (En ünlüleri arasında Elric of the Melniboné var bu karakter sınıfı içerisinde sanırım ama açık söylemek gerekirse o kitapları okumadım. Biraz kendi karakterlerim üzerinden gidiyorum sanırım.)
  • Erdemli ve elinden geleni ardına koymadan doğru bildiğini okuyan, dik başlı, sert mizaçlı ve gerektiğinde fedakarlık yapmayı bilen karakterleri de seviyorum. Ama bahsettiğim şey 15 yaşında dünyayı kurtaran salak anime karakteri tipi değil. 
  • Bir dakika, ben fedakar karakterleri seviyorum sanırım. Onların ölümleri olmasa kitaplarda dram çarkı yürümezdi.
  • Bir de embesil, badboyumsu isyankar tipleri seviyorum. Ya da daha çok onların kendilerini rezil edip durmasını.
4.Kitaplarda ana karakteri en gerçekçi kılan ve onu sevdiren özellik nedir?
Duygu ve düşünceleri sanırım. Çünkü ne kadar sınırlandırmaya çalışırsam çalışıyım 5-10 özelliğe sığdıramam herhalde bunu.
5.Betimlemeler ne derece önemlidir?
Bence çok çok çok çok önemli. Çünkü ben aklımda canlandırarak okuyan tiplerdenim. Mekan ve olayı iyi kurgulayan ve sonra da bu iki ögenin birbirlerinin içinde doğal durmasını sağlayan yazarlar adam gibi yazardır.
Bir de açık konuşayım ben karakterlerin tiplerini çok merak ederim.



Sanırım bu yazıyı burada kesiyo
ru
m.


BIZTTT

2 yorum:

  1. Peluş hayvan giysileri giyerek ne zaman ayin yapıjaz ninca apla

    YanıtlaSil
  2. Kostümleri alayım da bir, hemen başlarız ondan sonra.

    YanıtlaSil