30 Ocak 2013 Çarşamba

Mide Asidinin Besinler Üzerindeki Etkisi

Kusucam.
Çok fena hem de.
Öğüre öğüre,
Çatır çatır kusucam.
Çok kötüyüm oğlum.
Kendimi tutamıyorum yemin ederim. Ciğerlerimdeki havayı son 4 saattir hissetmiyorum zaten. Ölüyorum herhalde. Gerçi uzun zamandır ölümümü bekliyordum.
Göğüs kafesinizin nefes alırken acıması ve titremesi normal değildir. Yani en azından ben öyle duydum.
Bir daha çilekli hoşbeş yemiycem. Anasını satıyım. Tatlı şeyler bildiğin ağzıma sıçıyo.
Kusucam, yeminle bak. Ağzımda inegöl köfte, soğan, şerbet gibi çay ve hoşbeş tadı var. Gel de kusma.
Ankara'dan Konya'ya geri dönmek istemiyorum. Biliyorum daha çok var gitmeme ama bu kendi evimden başka her yeri evimmiş gibi kabul ettiğim gerçeğini değiştirmiyor. En iyisi büyüyünce konar göçer yaşayabilmek için bol bol eş dost edineyim. Hepsinde 2 gün kalsam 15 kişi olsa bu işin içerisinden çıkarım bence.
Ağzımı açıyım mı kapayayım mı karar veremiyorum. Her türlü midem daha kötü bulanıyor.
Bugün kitapların anasını ağlattım. Çantamda 20 kitap falan vardır muhtemelen. Elimde zırnık kalmadı. Ağzına ettim parasal durumumun.
Bahsetmem gereken çok şey var, insanlara söylemem gereken çok şey var. Ama istemiyorum. Sevmiyorum anasını satayım. Gebersin tüm insanlar.
Beni görüp, beni tanıyıp da hala götünün derdine düşebilenler gebersin.
Nesiniz lan siz? Nasıl insansınız? İnsanlık buysa insanlığın da ağzına sıçayım ben. Ya da kusayım. Hazır kusasım var zaten.
Atarlıyım. Evet, atarlıyım. Umrumda da değil valla.
Nasıl pis egoyiz hayvanoğlunun biri olduğumu görsün herkes. Özel değilim, zeki değilim, güvercin boku bile değilim. Hatta küfretmeyi de sevmiyorum ama insan kusacakken her şeyi yapar.
Bunu okuyanlara gelince:
Belki çirkin değilsiniz, ama güzel de değilsiniz.
Belki aptal değilsiniz, ama zeki de değilsiniz.
Belki ölü değilsiniz, ama canlı da değilsiniz.
En az bencil olmayanınızın bile her açığından ego fışkırıyor. İğrenç bir ego.
Benim de sizden bir farkım yok zaten merak etmeyin.
Shitman bile bizden daha değerli. Ki onun o mükemmel kahverengi teninin üzerinde zehir yeşili bir kahraman kıyafeti var.
Ve Shitman dünyayı kurtaracak.

Hepiniz yanlızsınız. Ne kadar yanlızlıktan kaçmaya çalışırsanız, ölüm kapınızı çaldığında yalnızlığı bir o kadar ağır hissedeceksiniz.

Bazılarının beyni yetmeyecek, algılayamayacak bu yazdıklarımı. Ama ben deli değilim, bunlar da deli saçması değil. Bunlar gerçek, bilgisayarın ekranına şu an kusabileceğim gerçeği gibi.

Olasılıklar tükenmez ama hayat tükenir, insan tükenir, aklına gelen her bi bok tükenir. Dünya'da iz bırakmanın bir anlamı yok sonuçta, o da silinir. Düşüncelerle gurur duyymanın da bir anlamı yok, hepimiz aynı lağamın bokuyuz işte. Çok mu yaratıcı fikirlerimiz var sanki? Fikirlerin bile bir sınırı var. Nehir gibi hepsi aynı yöne akıyor.

Ha her şey kötü diye iyilik de mi yapmıycaz? Valla etraftaki meymenetsiz salakları gördükçe benim iyilik yapasım geliyor. Onlara benzemektense ölürüm daha iyi.
Bir olay olur, yardım edeceklerine toplanırlar. Destek olacaklarına köstek olurlar.
Biri ölür taziyeye gidicez diye ölünün yakınının ağzına sıçarlar.
Biri yardım ister, başlarını başka yöne çevirirler.
Hırs, hırs, hırs, hırs.
Kıskançlık.
Açgözlülük.
Ama hele bir başlarına bir şey gelmeye görsün, onlara kalsa tüm dünya yıkılmalı. Dünya etrafımızda döner ya, hani?

İnsanlığı tanıma rehberine hoş geldiniz.

Hayatımda hiç felsefi bir şeyler okumadım.
Hiç kendini tanıma/geliştirme gibi şeyler de okumadım.
Peki, ben niye her yerde yazan şeyleri bu kadar iyi biliyorum, bunları ezber olarak mı doğdum sanki oğlum ben? İnsanlığın başına öğretmen olarak mı atandım anasını satayım?

Azıcık örümcek ağlarıyla kaplanmış beyninizi çalıştırın artık yeter.
Kendinizi etiketlerle tanıtmayın.
Kendinizi bir bok sanmayın.
Kusmaya son gaz devam.
Dünya etrafınızda dönmüyor. Yeter artık lan.
İnsan olun, insan.
Gerçekten insan olun artık.
Azıcık hatalarınızın farkına varın.
Benim gibi evrensel bir embesil bile hatalarının farkına vardı.
Anlamak için ölmeniz gerekmiyor illa ki.
Bir şeyler ters gidiyor.

Kıçım uyuştu.

Bu ekrana bakmam bile hata aslında ama...
Biraz etrafınızı gözlemleyin. Sabahları çevrenize göz gezdirin. Beton beton beton beton beton. Başka? Yer beton, gök beton. Tuvaletin altı bile beton. Superman deler o betonu ya neyse.
Ben kendimi hapsolmuş gibi hissediyorum. Kaybolmuş. Mahvolmuş. Kahrolmuş.
Sizi bilemem. Hangi telden çalıyorsunuz, bunu da bilemem.
Yaşamak için yaşıyorum, zaman harcamak için.
İntihar etmek zayıflık mıdır? Çok eskiden öyleydi, geçenlerde belki, şimdi yine öyle.
Küçükken o kadar da aptal değilmişim. Dönüp dolaşıp 4 yaşımdaki moron halimin fikirlerine geri dönüyorum. Ya tarih tekerrür ediyor, ya da çocuk aklı sanılandan da uçsuz bucaksız bir yer. Ama gerzekçe değil, saf ve temiz.
Nefret ederek yaşıyorum ve bu beni gülümsetiyor. Hala çocuk olmama karşın anlaşılan hala saf ve temiz değilim.

Gerçi benim içimde her zaman nefret vardı. Bazı çocuklar nefret etmeye mahkumdur. Herkes anlayamaz tabi bunu. Damdan düşenin halini damdan düşen anlar misali.

Çok çok çok gereksiz insanlar var ve bu insanlar gereksiz dertlerini o kadar çok takıyorlar ki bu onları gereksiz olmakta bir seviye daha yukarı çıkarıyor.
Mesela ben de yıllar sonra elimden osuruk sesi çıkarabilmeye başladım. Eskiden çıkmazdı.
Ha bir de... Kusma krizim geçti sanırım. Düşüncelerimin berbatlığı midemin berbatlığını bastırıyor.

Her neyse işte. Ben bu dünyada elimde olmayan bir yaşamı sürdürmek istemiyorum, gebersem daha iyi falan filan. Ama intihar da etmiyorum çünkü ben inatçıyım ve bu salak hayatımın kısa sürmesi dilekleriyle beraber sonuna kadar yaşamayı düşünüyorum. Hayat karşıma bir şeyler çıkaracak. Bu bir şeyler kötü de olabilir iyi de. Tercihim kötüden yana. Berbat şeyler yaşamak düşünebilen insanın insanlığını yüceltir. Ve öldüğümde bu sıkıcı hayatın arkasından gülmek istiyorum. Edepsizce sırıtmak istiyorum. Çünkü ben içine sıçtığım tüm sınavların ardından böyle yaparım.

Yeniden tanıştığımıza memnun oldum.
Ben kötü çocuk.
Betondan bir hapishanede doğdum, betonlar arasında büyüdüm. Nadiren de olsa dünyanın gerçek yüzünü görebildim. Ama insanlar bu yüzü deforme etmekte epey bir kararlı.
Bir gün gökdelenler akşam güneşini kapatmaya başlayınca bunun farkına varan biri kendine acıyıp ağlayacaktır.
O biri güçlü olsun biraz, sırtını da dik tutsun. Ben pek tutamıyorum, kütürdüyor da o zaman.
Bunu tek düşünen ben değilim, bunu tek düşünen sen değilsin. Fikirler nehir gibi demiştim değil mi? Bizimki daha çok yağmurun ardından akan bir sızıntı gibi ama yok da değil. Belki bir gün topluluğumuza yeni damlalar katılır. Her ne kadar bu varolanı ve süregeleni değiştirmeyecek olsa bile anlamak bir ayrıcalıktır.

20011691696 No.lu Mahkum bildirdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder