23 Mart 2016 Çarşamba

OH OHO H

Şimdi yazmazsam bir daha kıçımı toparlayıp yazabilir miyim bilmiyorum.

Sene başından beri anormal bir ruh hali içerisindeyim, her yılın kendine göre bir saçmalığı oluyor ama her yeni saçmalıkta da duvara toslamayı ihmal etmiyorum.

Okul dönemi başladığından beri bir çok şey değişti, bir çok derken aslında hem çok şey değişti hem de hiç bir şey değişmedi. Yani kısacası her zamanki terrane.

Klinik olarak bipolar tanısı yememe 1 milimden az var ve o milim tamamen benim psikiyatrlara gitmeyi reddetmemden kaynaklanıyor. İşin kötüsü zararlı bir şey olduğunu düşünmüyorum, yani o kadar dibe batıyorum ki bu vücudumun koruma tepkisi bir açıdan.

Hayatımı taze fasulye, bulgur pilavı ve turşu yiyerek sürdürebileceğimi düşünüyorum. Çünkü dolapta genel olarak onlar var ve ablam onları yemekten büyük bir uğraş vererek kaçınıyor.

Herkes hayatını sistematik açıdan (burda genel gapitalüst sistömü ve üllümünatiyi belirtiyorum) yola koyarken ben bön bön duruyorum. Vasat altı bir okulda vasat bir bölümde çöplükten toplama insanlarla pseudo mutualist ilişki yaşıyorum. Götümden terim uydurmayı bırakırsam kısacası sahte sınıf arkadaşlığı sürdürüyorum ve hiç bir muhabbete katılmıyorum. Bir yandan zeka yoksunu insanlarla irtibat kurmadığım için memnunum bir yandan da bu kadar irite edilmeyi artık bünyem zor kaldırıyor, çok salaklar ve ben hayatımda hiç bir sınıfta bu kadar bağımsız bir yaşam sürdürebileceğimi düşünmezdim. Hiç arkadaşım yok ve çoğu gün genetik olarak çatmayı başaramadığım kaşlarımı çatmaktan bir hal oluyorum. Yine sinirden beynimde barbekü partisi verilen dönemlere geri döndüm, isterim ki mangallı bir piknik olsun bir ağaç bir kuş olsun ama beynimin ekolojisi kapalı kapanda vasat bir amerikan arka bahçesinden öteye gidemiyor.

Kendimi tanımladığım yeni kelime vasat.

20 yaşına girmeden asla istediğim gibi spor yapamayacağımı, japonca/latince/rusça öğrenemeyeceğimi, hayvan gibi piyano ve gitar çalıp resim çizemeyeceğimi, insani bir şekilde ingilizce konuşamayacağımı kabullendim. Vay canına ne kadar büyük bir adım!!!!

Aslında ne kadar gerizekalı olduğumun altını mı çizmeliyim yoksa kendimi kandırmaktan yorulduğumu beton gibi bir surat ve monoton bir sesle yaya yaya mı söylemeliyim bilmiyorum.

Yapacak hiç bir şeyim olmadığı için (ödev ya da diğer okulla ilgili şeyleri yapmıyorum, yani harbiden yapacak hiç bir şeyim yok) telefona yapıştım kaldım. Telefon bağımlısı olduğumun farkındayım, zihnen öyle düşünmüyorum çünkü telefonlardan nefret ediyorum ama günümün yarısını ekrana bakarak geçirdiğim de su götürmez bir gerçek ve bundan kurtulmalıyım. Çünkü son olmak istediğim şeylerden biri bir telefon bağımlısı.

Hiç kimseye haber vermeden bir yerleri terketmekte üzerime yok, umursamıyorum ve en azından umursuyormuş gibi iğrenç bir yapaylıkla insanları bunaltmıyorum.

Arkadaşlık ilişkilerim kocaman bir soru işaretinden ibaret. Çoğu zaman onlardan tiksiniyorum ve irtibat kurmak istemiyorum. Diğer zamanlardaysa sülük gibi yapışıp kendimi onların üzerine zorluyorum. Tatmin olacağım bir arkadaşlık sürdürebileceğime inanmıyorum, hayat görüşleri bu kadar karmaşa altında olan çok fazla insan yok ve ben genelde insanların aptallıklarını düzeltmek için kendimi yormaktansa umursamadan zaman geçirmeye çalışıyorum.

Açık konuşmam gerekirse beni korkutabilen tek şey para kaynağımın kesilip şu andaki mutsuz ve umutsuz parazit hayatımın bile elimden alınması. Ölümü başka bir açıdan önemseyemiyorum, çünkü kaçınılmaz bir şey ve bir yerden sonra romantikleştirilip hayatın en büyük acısı gibi gösterilmesi sağlıksızlaşıyor. (Bu arada pek açık olmamış ama para kaynağı=aile bireyleri)

Sürekli dünya üzerindeki en boklu en leş tuvalet kağıdı gibi bahsediyorum kendimden ama bu daha çok kendime karşı dürüst olmamdan ve hareket ve davranışlarımın altında ne tür bilinçsiz amaçlar yattığını derince irdelememden kaynaklanan bir şey. Benim bok torbası olduğumu düşünüp kendisi aşk ve sekse önem verdiği için benden kendini üstün gören insanlar oldu ve ben böyle insanlarla çok tartıştım. Aranan ve sevilen bir insan olma isteğinin altında ilkel bir bencillik var sonuçta, bu kendisine insanca açıklandığında anlayamayan veya anlamayı reddeden bir insanda zeka kırıntısı aramak benim haddime değil artık. Varsın kendi aşk fenomenlerine, çakma romantizme, insanlarda varolması sadece hormon sarhoşluğu ve körlükten ibaret olan şeylere inansın, tapınsın; cahil ölsün. Herkesin bir seçim hakkı var sonuçta, ama ben yine de onlara saygı duymayı reddediyorum. Cahillik mutluluk değildir, aptallıkla mutluluğu karıştırmamak lazım.

Ablamla aynı ortamda yaşamak acı verici. Kendimi bir öküz gibi davranmak ve hissetmekten alıkoyamıyorum.

Bir ara yazmaktan artık bana gına gelen bi konuyla alakalı uzun bir yazı yazmam gerek :))))))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder