15 Kasım 2014 Cumartesi

Algıda Sıçıcılık

(Muhtemelen geceleri uykusundan uyanınca telefonundan kendi blogunu okuyup, gülen ve kendini haklı bularak felsefik sularda kayıkla gün batımına yolculuk eden tek mal benim.)

Gekkan Shoujo Nozaki-kun'da 10. bölüme kadar güncel takip etmeyi başardıktan sonra gerisini koyvermemin ardından keskin bir U dönüşü yaparak 11 ve 12. bölümleri sonunda yükledim. Şu an izleyesim gelmiyor ama biraz karıştırdım ve son sahnede tam 'Eeeeüüğğğ shipe bağladılar ablama döktüğüm diller ettiğim inkarlar boşa gitti...' derken öyle bir sonla bitti ki Sakura'yı mantığa geri tokatlamak istedim.
İnsan mal olur tamam, mazoşist de olur da harbiden yani bu kadarı da fazla. (Mangada yarılmaktan önemsemiyor insan bu konuyu ama animede bitirmek için bir şeyler vermeleri gerekiyordu, bana fikrimi sorarsanız ormantiğe bağlamadıkları iyi olmuş ama daha çok kara mizaha sarkan bir şeye dönüşmüş sanki ya da ben sinirden öyle hissettim.)
Ayrıca Nozaki ailesini ve Mayu'yu görebilmek hoştu ama ben Mayu'yu adam gibi bir karakter olarak görmek istiyordum animede. Yani kenarda köşede bir boy gösterip sadece mangayı okuyanların çığlıklarıyla son bulan sahnenin yıldızı olan mob karakter olmasını istemiyordum.


Sakın cansız nesneleri yumruklamayın. Çünkü genelde sert oluyorlar ve olan size oluyor.
(Halıyı yumrukladım ve herkes bunu garip buluyor. Bilmiyorum, hani zaten bir daha canlı olmayan bir şeyi yumruklamayı düşünmüyorum ama insan bir şeyi yumruklayınca normal sayılabilmesi için illa ki duvar ya da ayna mı olması gerekiyor?)

Algıda sıçıcılık konusunda, bugün dershanede YGS sınavına girdik ve ben fizikte Türkçe'nin sınırlarını zorlayıp beleşlikten ölen iki soruyu yanlış yaptım. (Hatta birinde yepyeni bir konu uydurmuşum farketmeden. İnsani bir biçimde yuvarlanması gereken şekilleri hangi frekansla döndürürsem grileşir, buna göre dönme sayısı ne olmalı diye ciddi ciddi düşündüm. Ve hayır soru sadece boyanmış dairelerin döndürülmesinden oluşuyordu.)

Artık "Hala çalışmaya başlayamadım." cümlesini kurmaktan o kadar bıktım ki çalışmam gerektiği konusunda bilinç altıma ağır baskıya giriştim. Çalışmam lazım. Çalışmam lazım.

Hala sistemden nefret ediyorum. Bana sunduklarından nefret ediyorum. Kısmen de olsa (bakış açınızın darlığına göre tamamene kadar değiştirebilirsiniz) şanslı tarafta da olsam insanların beni koydukları demir bir izolasyon kutusunda yaşamaktan sıkıldım. Hayatım boyunca ne yaparsam yapayım durduğum yerde sayacak olmak; boş yere strese girip, boş yere sinirlenip, boş yere üzülecek olmak fikri beni deli ediyor. Öldükten sonra arkama baktığımda hayatımın yarar sağlamak üzerine değil de sadece duvarları tırmalarken etrafa sıçrattığım toz topraktan oluşmasını istemiyorum. Hep kendimi düşünmek istemiyorum. Kendimi deli ediyorum. Hep etrafımdakiler hakkında düşünmek istemiyorum. Beni deli ediyorlar.

Aslına bakılırsa hayatta insanlar biraz daha anonim olsalar bilmiyorum sanki daha kolay olurdu. Karşımdakilerin insan olduğunun bilincine varmak bana zor geliyor. Onların fikirleri, düşünceleri, hayatları ve duyguları benim ilgimi çekmiyor. İlgimi çeken şey sadece onlar üzerindeki etkim. İnsanlarda bir anlık da olsa kendi yansımamı görebilmekten zevk alıyorum.

Ama anlık olarak yaşamak istemiyorum.

Aptal küçük etkileşimler dünyasında sürüklenmek istemiyorum. Ciddi bir iş yapmak istiyorum. Bir kere de olsun ayrıntılara takılmak istemiyorum. Tanıdığım, gördüğüm insanlar şu ana kadar beni hayattan soğutmuşken tarafsızca insanlara yararım dokunsun diyemiyorum.

Benim yardım etmek istediğim insanlar hayalimdeki yüzsüz kuklalar. Acizliklerini kendileri seçmemiş insanlar, şekiller, karartılar.

Benim tanıdığım insanlar ruhlarını ayrıntılara kusmuş insanlar. Elleri, yüzleri, yürüyüşleri, bakışları, duruşları zihnime işlemiş ve benliklerinden kararmış deterjanlı sular sızıyor. Bakıyorlar, yargılıyorlar, yiyorlar ve içiyorlar. Yani gerçekten yaşıyorlar. Çoğu ben onları ne kadar önemsiyorsam beni de o kadar önemsiyor, bir çoğu bana çerçöpmüşüm gibi bakıyor, daha çoğu içinse arkaplan malzemesiyim.

Toplum dendiğinde içim bulanıyor.
Ne kadar çok insan o kadar çok sorun.

Hala insanların hepsi benim gibi olsa sorunlar daha az olurdu diye düşünüyorum.

Yazıyı yazarken o kadar çok dikkatim dağıldı ki artık devam etmek istemiyorum. Ama sadece eğer çalışmazsam ve bu kadar aptalca bir sınavı adam akıllı bir başarıyla geçemezsem olan tek şey egoma olacak.
Bana sorarsanız, hiç bir şey çözülemeyecek kadar zor değildir. Eğer öyle olsalardı var olmazlardı.
Ve ben hakkıyla yapabileceğim bir şeyde tabanda sürünmek istemiyorum. Kendime olan saygı kırıntılarımı da kaybetmek istemiyorum. Ne kadar mantığıma saçma düşse de eğer başarısız olmak beni mutsuz ediyorsa artık başarısız olmak istemiyorum. Çünkü zaten hayatta beni deli eden yeterince unsur var.

2 yorum:

  1. Ninca bana kim ninca deseler, ders çalışmayıp bütün gün yorganın altında çalışmamanın acısını çekerek internette takılan ve toplumla sorunları olan aplamıs derim galiba. Bilmiyorum yani kaç aydır çalışamıyosunhdhshdh sen yaparsın ninca senin hafızan iyidir iyi ;)))) (yorum yapmak istedi ama ne diyeceğini tam bilemeyip biraz saçmaladı) (Bu yazıyı okuyunca güzel roman yazarmışsın gibi geldi neden bilmiyorum.) (Ben de çalışıyorum şimdi ühühü) (Acı veren bir iş)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beni tanımlayış tarzını 2 kişiye söyledim ve güldüler. (Gerçekten öyleyim sanırım)
      (Cevap yazmak istedi ama gecikme ve mallık nedeniyle ne diyeceğini bilemedi) (Asla roman yazabileceğimi sanmıyorum açıkçası)

      Sil